Ama ya bu kalabalığın yalnızca birkaç kilometre ötesinde, sessizliğiyle içine çeken, yapılaşmadan uzak, göl manzaralı bir bisiklet yolu olsaydı? Üstelik bu yer, doğanın sadece sergilendiği değil, gerçekten yaşadığı bir alan olsaydı? Başkentin göbeğinde, ODTÜ arazisinin tam ortasında, yıllardır “şehrin sırrı” gibi korunan Eymir Gölü işte tam olarak böyle bir yer.
Sadece Bir Göl Değil, Bir Ekosistem: Eymir Gölü'nün Farkı Ne?
Eymir Gölü'nü Mogan’dan ayıran en büyük özellik, onu çevreleyen doğanın hâlâ doğal kalabilmiş olması. Göl, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne (ODTÜ) ait ormanlık alan içerisinde yer alıyor ve bu sayede yapılaşma, asfaltlama, yoğun ticari işletmeler gibi dış müdahalelerden büyük oranda korunuyor. Göl çevresinde herhangi bir yüksek bina ya da yapay peyzaj bulunmaz.
Bu da Eymir’i yalnızca bir “göl manzarası” değil, yaşayan bir ekosistem hâline getiriyor. Gölde ördekler, yaban kazları, balıkçıllar ve çeşitli su kuşları doğal döngüleri içinde gözlemlenebiliyor. Çevresindeki sazlıklar ve orman dokusu, kuş gözlemcileri için nadir bir yaşam alanı sunuyor. Mogan’da rastlayamayacağınız bir sakinlik, burada su yüzeyine kadar iniyor. Eymir’in havası daha serin, suyu daha berrak, sesi ise neredeyse hiç yok.
Buraya gelenler yalnızca dinlenmek için değil, şehirden uzaklaşmadan doğaya karışmak için geliyor.
Eymir'de Bir Gün: Bisiklet, Yürüyüş ve O Meşhur Gözlemeciler
Eymir Gölü'ne giriş ODTÜ’nün belirli kurallarına tabidir. Aracınızla girmek için yıllık bir “sticker” sahibi olmanız gerekir. Ancak yaya olarak ya da bisikletle gelen ziyaretçiler için giriş ücretsizdir. Bu uygulama sayesinde alan hem kontrollü hem de sakin kalır.
Göle ulaşır ulaşmaz sizi 10 kilometrelik asfalt bir yol karşılar. Bu yol, yürüyüşçüler, koşucular ve bisikletliler için Ankara’da neredeyse benzersiz bir parkur sunar. Gölü çevreleyen bu rota boyunca araç trafiği minimumda tutulur ve doğanın sesleriyle birlikte yol almak mümkün olur. Her virajda manzara değişir; kimi zaman orman, kimi zaman su üstünde süzülen kuşlar size eşlik eder.
Eymir Gölü’nün müdavimleri ise sabah erken saatlerde yola koyulur. Yürüyüş sonrası göl kenarındaki ahşap iskelelerde oturup manzaraya karşı dinlenmek, gölün klasiklerinden biridir. Havanın serinliğinde içilen bir termos çay ya da bisiklet sonrası durakta bekleyen gözlemeciden alınan sıcak peynirli gözleme, ziyaretin lezzetli kısmıdır.
Gölün sonunda, yıllardır aynı doğallıkla hizmet veren mütevazı balıkçılar ve gözlemeciler hâlâ ayaktadır. Beton yığınlarından uzak, taş masalarda sade lezzetler sunan bu küçük işletmeler, Eymir deneyimini tamamlar.