NECMETTİN KURUCU
Fikir sahibinin Ankara’nın en eski kadın sanat galericilerinden Fatma Tuna’nın olduğu ve Güngör Makar’ın yönettiği belgesel Başkentin bağ evi geçmişini belgesele konu edecek. Ankaralılar Vakfı’nın en eski üyelerinden ve En Yaşlı Seymen olan Haluk Balaban’ın bağ ve bağ bozumu ile ilgili makalesinden yola çıkarak çekimine başlanılan “Ankara’nın Bağları” büyük bir merakla bekleniyor.
Projenin fikir sahibi Fatma Tuna kendi hayatından bahsederek, “Ticaret hayatına öncelikle geleneksel sanatlara ağırlık vererek başladım. 26 sene önce Ankara Kalesi’ne gelmeye karar verdim. Buraya geldiğimde Ankara Kalesi’nin ne kadar ziyanlıklarla yaşadığını gördüm ve çok üzüldüm. Ankara Kalesi adına neler yapabilirim diye düşündüm. Birkaç arkadaşımız ile beraber bir dernek kurduk ancak çok sürmeden derneği kapatmak zorunda kaldık.” dedi ve konuşmasına şöyle devam etti:
“Elbette hiçbir şey yapmadan da olmuyor. Savunduğunuz tezi anlatacak insanlara ihtiyaç duyuyorsunuz. Burada yapılması gerekenleri el ve söz birliği ile anlatabiliyoruz. 26 senedir dile getirdiğimiz sıkıntı ve sorunların çözümlerini yeni yeni alabiliyoruz. Bizler kaybolan 25 yılı ise Fetret Dönemi olarak adlandırıyoruz.”
Makaleden Belgesele Uzanan Bir Serüven
Çekimine başlanılan belgeselin hikâyesine ilişkin yorum yapan Fatma Tuna, “Ankara’nın Bağları hikâyesi bana gönderilen bir makale ile başladı. Arkadaşımın bana gönderdiği makaleyi okuduktan sonra “Ankara’nın Bağları”na büyük bir ilgi duydum. 51 senedir Ankara’dayım ancak Ankara’nın Bağları ile ilgili çok fazla bilgi sahibi değilim. Bu makaleyi okuduktan sonra bu konu hakkında acaba bir panel düzenlenebilir mi düşündüm.” diye konuştu.
Gençler Gelecek Kuşaklara Köprü Olacak
“Kale Dostları” adı altındaki sosyal medya grubundan konu ile ilgili çalışmalar yürütmeye başlayan Fatma Tuna ve Güngör Makar. Ankara’nın üzüm bağlarını bir şekilde genç neslimize anlatarak bu kültürün varlığından bahsetmek istediklerini belirttiler.
Arşivlerden Yararlandık
Belgeselin hazırlık aşamasına ilişkin konuşan Fatma Tuna, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Makalenin yazarı Haluk Balaban'ı araştırarak yola koyulduk. Kendisinin Ankaralılar Vakfı’nın en eski üyelerinden ve En Yaşlı Seymen olduğunu öğrendik. Elinde muhteşem bir arşivi olan Haluk Balaban hocamızdan arşivini belgesel için kullanmak adına izin istedim. Kendisi de onay verince değerli arkadaşım yönetmen Güngör Makar ile çalışmalara başladık.”
Bizler Gövdemizden Dallandık
“Projenin taslağını oluşturduktan sonra Sayın Şevket Bülent Yahnici, Ankaralı Tarih Profesörü Mehmet Tuncer ve Necati Yalçın Hocamız bize destek verdi.” şeklinde konuşan Fatma Tuna, “Güngör Makar’ın fikri ile bir grup oluşturduk. Anakara’nın Bağları adlı grubumuzda herkes bağ hayatı ile ilgili veri toplamaya başladı. Bağ hayatı yaşayan ve anıları olan insanları araştırmaya başladık. Yine sonradan bağ evinde yaşamaya karar vermiş ve bu kapsamda mülk sahibi olan insanlar ile iletişime geçtik. Kurduğumuz Ankara’nın Bağları grubumuzda herkes veri bulmaya ve paylaşmaya başladı. Herkes büyük bir mutluluk ve heyecan içerisinde çalışmalarını sürdürüyor.” dedi.
Ankara’nın Bağları Belgesel Yönetmeni Güngör Makar, TRT’de asistanlık yaparak meslek hayatına başlayan ve Kanal B’de uzun yıllar yönetmenlik yapan belgesel yönetmenidir. Belgesele dair konuşan Makar, “Yaklaşık otuz yıldır belgesel yönetmenliği yapıyorum. Her zaman belgesellerimi doludizgin yaptım. Emekli olduktan sonra Gönüllü Belgeselciler Grubu’nu kurdum. Bu yıl beşinci yılımız ve iki kişi ile başladığımız yolculuğumuz yirmi beş kişi ile devam ediyor. Hiçbir zaman maddi bir çıkar göz etmeden işimizi sadece aşkla yaptık.” dedi ve konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Belgesele konu olan bağ evleri büyük bir önem taşıyor. Fatma Hanım ile başladığımız bu geleneksel yolculukta sayımız git gide artıyor. Belgesele başladığımızda gördük ki bağ evlerinin her birinin çok değerli hayat hikâyesi vardı.”
Ankara Gri Değil Yeşildir
Makar, “Amacımız Ankara’nın yalnızca gri bir şehir olduğunu değil yeşillikler içerisinde bağ evlerinin olduğunu ön plana çıkarmak oldu. Bağ evlerindeki yaşamın ne kadar naif olduğunu ise gerçekleştirdiğimiz röportajlardaki bağ anısı olan insanlardan öğrendik. Bağ anısı olan insanların bağ yaşamının onlara kazandırdığı değerleri gün yüzüne çıkarmak ve bu geçmişi gelecek kuşaklara anlatmak için çaba gösteriyoruz. Bağ yaşamında iki üç kuşak birlikte yaşayan ve aile kavramının verdiği samimiyeti ve saygıyı iki göz odada yaşatan aileleri ele aldık. Bağ kültürünün verdiği en büyük mesaj ise aile bireylerinin birbirlerine olan naif davranışları olmuştur.” diye konuştu.
Bağ Evi Değil Bir Ulusun Temeli
Belgesel yönetmeni Güngör Makar, en çok dikkatini çekenler arasında ise Atatürk’ün Ankara’ya geldiğinde bir bağ evinde kalması olduğunu dile getirdi ve şöyle devam etti:
“1921 yılında Çankaya’da tepenin yamacında bulunan bir bağ evini Bulgurluzade ailesinden satın alınarak 1919’da Ankara’da kalmaya başlayan Mustafa Kemal’e hediye edilmiştir. Bazı kaynaklara göre, bağ evinin ilk sahibi 1915 tehciri sırasında Ankara’dan ayrılmak zorunda kalan Ermeni Kasapyan ailesinin olduğu belirtilir. Bir cumhuriyet kurulmuştur ki yedi cihana kafa tutan bir ulusun temelleri bir bağ evinde atılmıştır. Bir bağ evi büyüyerek bir köşke dönüşmüştür. Böylesi bir devrimin ana noktası olan küçük bağ evi bir milletin temeli olmuştur.”