AHMET MERT DOKUZOĞLU

Kariyerinde 10 farklı profesyonel kulüpte futbol oynamış, teknik direktör ve yardımcı antrenörlük yapmış ve şu an Çayyoluspor Kulübü Başkanlığını yürüten Ümit Geçmen, Ankara futbolunu ve yapılan yanlışları, Çayyoluspor ve kendi kariyeri olarak hedeflerini Ticari Hayat Gazetesi'ne anlattı. 

Çayyoluspor Başkanlık Süreci Nasıl Gelişti?

Ümit Geçmen, nasıl bir kulüp başkanı imajı sergilemek istediği ve Çayyoluspor'un son durumu hakkında bilgi verdi. Geçmen, "Yaklaşık 1,5 yıl önce Çayyoluspor Kulübü Başkanı oldum. Biraz tesadüfi olmakla beraber sevdiğimiz, bildiğimiz iş olduğundan 2021-2022 sezonu bitmek üzereydi kulübün başkanıyım. Doğru eğitim vermek, doğru futbol eğitimini sportif anlamda vermek, sosyo kültürel anlamda sevdiğimiz işleri yapmak hedeflerimiz arasında. Antrenörlük zamanımızda nasıl bir başkan profili istiyorsak o anlayışı göstermek amacımız. Tribünden hocanın işine karışmak, oyuncu değişikliklerine karışmak, taktik vermek ve hakemlerle didişmek gibi bir anlayıştan uzak olmak benim için amaçtı.

U17 ve U18 takımlarımız liglerimize katılıyor. İlk yılımızda U18’den iki arkadaşımızı BAL takımlarından Kavaklıderespor’a gönderdik ve önlerini açtık. Ankaragücü, Gençlerbirliği gibi potansiyelli kulüplerimize oyuncu hazırlamak göndermekte bizim işimiz. Yetenekli futbolcularımızı oralara hazırlamak bizim için önemli bir hedef. Profesyonel anlamda yarışan bir Çayyoluspor hedefimiz var. Ankara ve Türk futboluna değer katacak bir kulüp olmak hedefimiz var. Diğer hedef bahsettiğim kulüplerin pilot takımı haline gelmekte bizim için hedef. İstikrarlı bir şekilde profesyonel kulüpler ve amatör kulüpler işbirliğini yapmıyorlar Ankara’da. Bireysel olarak o köprü kuruluyor Ankara’da ama uzun süreçli olmuyor." dedi. 

Maçlar ve idmanlar nerede yapılıyor? 

Başkan Ümit Geçmen, Çayyoluspor'un sezon içi antrenman ve maçlarıyla ilgili bilgi verirken, Ankara'da tüm spor kulüplerinin bir birliktelik içinde olması gerektiğinin altını çizdi. Geçmen, "Maçlarımızı kendi özel sahamız olmadığından Spor Bakanlığının tahsis ettiği çeşitli sahalarda oynuyoruz. Anıttepe, Altındağ, Sincan gibi… Deplasmanlara gidiyoruz. Deplasmanlara kısmen kendi imkanlarımız kısmen belediyenin katkılarıyla gidiyoruz. İdmanlarımızı ise kendi kulübümüze ait Çankaya Belediyesinden kiralanmış olan küçük bir halı sahamızda gerçekleştiriyoruz. U17 ve U18 idmanlarımız için küçük kaldığından ötürü ya Spor Bakanlığımızın tahsis ettiği yerlerde ya da kendi kiraladığımız sahalarda onların idmanlarını gerçekleştiriyoruz. Arcadıum sahası ihaleye çıktı, tadilat var. Bize daha önce sunulan 4 saatlik idman yapma hakkımız dolmuş oldu, o sahayla ilgili tasarrufumuz kalmadı.

Anadolu Efes, Panathinaikos'u Evinde Mağlup Etti! Anadolu Efes, Panathinaikos'u Evinde Mağlup Etti!

Çayyoluspor kulübü başkanı olduktan sonra şunu gördüm; Ankara’da bir birlikteliğin olması şart, gücü olan kulüplerin daha mütevazi ve yardımsever olması şart. AASKF ve TÜFAD gibi kurumlar var. Kulüpler münferit olarak çalışmalar yürütmektense birliktelik halinde iş birliği oluşturmalılar. Bazı kulüpler kurumları, belediyeleri, bakanlıkları hedef alıyorlar ve Ankara futbolundaki tüm kulüpler bu durumdan etkileniyorlar. Mesela Kavaklıderespor kendi tesislerini oluşturdu, diğer kulüplere de örnek oluyor bu durum. Kurumlarda destek verir bu projelere. AASKF birlikteliğiyle çalışmalar gütmek Ankara’ya daha fazla tesis ve imkan kazandırır." diye konuştu.

"Altyapılardaki en büyük handikap bu"

Geçmen, "9 yaşında Ankaragücü’nde oynadım, yıldız takım-a genç-b genç-paf takım gibi. Alt yaş kategorilerde şampiyonluklar elde ettik, deplasmanlara gittik, Türkiye şampiyonalarına gittik. Ankaragücü genç takımıyla Türkiye 3.’sü olduk. Taraftarımız yoktu maçlarda bizi destekleyen. Bizler futbola tutkuyla sarılmıştık. Altyapılardaki bu kavga dövüşler, hakeme itirazlar, rakip takım futbolcularına ve ailelere hakaretler bana mantıksız geliyor. Bin küsür takım içinden Türkiye Şampiyonu olduğumuz Etimesgut Belediyespor döneminde de bizim için olaylar çıkartan, bizi destekleyen bir taraftarımız yoktu. Altyapılarda velilerin, hocaların, yöneticilerin kavga etmesini kabul etmiyorum, sahadaki oyunculara büyük zarar verdiğini düşünüyorum. Bu tutumdaki velilerin, belki de futbolcuların performansını göstermesini engellediğini düşünüyorum. Altyapılardaki en büyük handikap bu." ifadelerini kullandı.

"Teknik adamlık daha zor"

Başkan Geçmen, futbolculuk dönemi-teknik adamlık dönemi kıyaslaması yaparken, artık yönetici pozisyonunda futbolun içinde olmak istediğini belirtti. Geçmen, "Futbolculuk daha kolay, teknik adamlık daha zor. Futbolculukta Allah vergisi yeteneğinizi geliştiriyorsunuz, sakatlık olmazsa da performansınıza bağlı karşılığını alıyorsunuz, kendinizden sorumlusunuz. Antrenörlük ise daha çok dış faktörlere bağlı, eşit şartlarda yarışmadığınız takımlar oluyor. Maddi imkanlarınız, tesis olanakları, yönetimin gücü gibi dış faktörler var ama sahaya çıktığınızda eşit şartlarda olmadığınız takımlara karşı 0-0 başlıyorsunuz. Yendiniz, yenildiniz ona bakılıyor. İşler kötü gittiğinde o takımdan ayrılabiliyorsunuz. Türkiye’de de uzun süreli projeler çok olmadığı için ve futbolu herkes bildiğini düşündüğü için teknik adamlık ülkemizde zor. Maçta 80. dakikada yaptığınız değişiklik tutarsa iyi teknik adam, tutmazsa kötü teknik adam ilan ediliyorsunuz, öngörmeniz lazım. Türkiye’de herkesin kabul edeceği üzere siyasetin futbolun içinde olduğu bir durum var ve teknik adamlar için bu da bir handikap.

30 yaşında teknik adamlığa başladığım zaman 10 farklı profesyonel takımda oynayıp 26 yaşında Hacettepe Spor Bilimleri Fakültesi’ne girip antrenörlük bölümüne, üniversite 3. sınıftayken takım çalıştırmaya başlayıp ki Etimesgut Belediyespor’un A Genç takımı 2. kümedeydi namağlup şampiyon olduk, ertesi sene 1000 takım arasından Türkiye Şampiyonu olduk U18 takımında. Diğer çalıştırdığım takım Süper Amatöre çıktı o sene. Sezon bitmeden Şekerspor’da antrenörlüğe başladım yardımcı antrenör olarak Osman Özköylü’nün yanında. Takımı play-off’a çıkarttık, son 7 maç birinci hoca oldum ve 7 maçın 6’sını kazandık ekstra play-off’a gittik. Ertesi sezon 31-32 yaşlarımda 2. Lig’de görev aldım. Yukarıda bahsettiğim sebeplerden dolayı başarılı olmama rağmen antrenörlüğe ara verdim, belki de bıraktım. Yöneticilik pozisyonunda futbolun içerisinde olmak istiyorum artık. Maç sonucuna göre performansın belirlenmesi benim için doğru bir durum değil." açıklamalarında bulundu.

Ankaragücü hakkında 

Geçmen, futbolcu ve teknik adam olarak görev aldığı ve gönül verdiği Ankaragücü hakkında ise, "Bu kadar hoca ve futbolcu sirkülasyonu başarının doğasına ters bir durum. Başkan Faruk Koca da bunun farkındadır ve mecburiyetten doğmuştur bu durum. Son 4-5 senedir işler beklenildiği gibi gitmedi. Sportif anlamda daha iyi bir performans olması gerektiğini düşünüyorum. Teknik direktör sirkülasyonu çok olduğunda ister istemez kadro ve oyun formatı değişiyor. İstikrarın olmadığı yerde de başarı gelmiyor. 2010 yılında başlayan mali sıkıntılar ve transfer yasakları Mehmet Yiğiner döneminde aşıldı. Şu an bir transfer yasağının olmaması ve mali yükümlülüklerin yerine getirilmesi de bir başarıdır. İlk 5-6 sıraları zorlayacak bir yapıda olması gerekiyor." dedi. 

"Bilgiden korkulan bir yapı var"

Geçmen, Türk futbolunda yapılan yanlışları sıraladı. Geçmen, "Bilic’in bir sözü vardı ‘Türkiye’de yetkisi olanların bilgisi yok, bilgisi olanların yetkisi yok’ diye. Bu söze katılıyorum. Türk futbolundaki temel sıkıntılar siyasetin futbolun içinde olması ve kurum ve kuruluşların cesaretli karar alamamaları, çağımızın teknoloji ve bilimine ayak uydurulamaması ve liyakatın olmayışı. Çıkarların, menfaatlerin ön planda olması. Kendi işinde disiplinli, objektif olan insanların, iş futbola geldiğinde kurumsallık ve vizyondan uzak olması bir diğer sebep. Kaç tane kulüp yetkilisi sportif anlamda üniversitelerden, akademisyenlerden ders alıyor? Profesörler kulüplere davet edilmiş mi? Bilgiden korkulan bir yapı var ve başarısızlığı getiriyor bu da. Doğu Almanya’da 1930-40-50’lerde yapılan antrenmanlar bizde yapılmıyor? Kulüpte çalışan her hocanın sportif performans testleri yapıp o verileri kaydetmesi gerekiyor, ve görevinden ayrılsa bile kulübün o bilgileri kullanabilmesi gerekiyor.

Mesela Ankaragücü’nde Altay, Emre, Hasan, Gökhan, Kaan, Ümit, Umut, Hakan Kutlu, Ramazan vb… gibi son 20 senede çıkan futbolcuların sportif anlamdaki verilerini merak ediyorum. Yapılan antrenman metodlarıyla gelişim süreçlerine dair bilgilere erişmek istiyorum. Dönemin verileri tutulmuş mudur, kulübe sunulmuş mudur, kulüp takip etmiş midir?... Tüm kulüplerimiz için bu geçerli. 10 yaşında bir çocuğun A takıma kadar eksikliklerini giderirsek oyuncu çıkartmamamız imkansız. İmkanlar var mı var, 30 metre sürat testi için telefonlardaki kronometre bile yeterli. Ya da 3 adım testi yapıyorsun terzilerdeki metreler bile yeterli. Mekik testinde yirmi metreye bir huni koyuyorsun dayanıklılığı ölçüyorsun. Bunlar için ekstra tesislere ihtiyaç yok ama tabii hak ettiğimiz güzel tesislerimiz olsun." ifadelerinde bulundu.