ARDA KEMAL ATAY

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Onur Özergene, “İstanbul'da oluşabilecek depremler için senaryolar çok korkunç. Bugünden itibaren İstanbul'daki hasar en aza indirilmeye başlansa oluşacak can kaybından ekonominin çökmesine kadar pek çok şeyin önüne geçilmiş olur” ifadelerini kullandı.

Türkiye’deki 10 milyon yapının 7 milyonunun riskli yapı statüsünde olduğunu belirten TMMOB, “TBMM’nin İzmir Depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Bu risk ortadan kaldırılmadığı veya azaltılmadığı sürece ülkemiz büyük yıkımlarla defalarca yüzleşeceği gibi, depremler sonrası müdahalelerde de yetersiz kalmaya mahkum olacaktır” dedi.

TMMOB, “Bugün riskli yapı miktarımız istatistiksel yöntemlerle tahmin edilmektedir. Oysa, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına göre 2017 yılına kadar ülkemizdeki yapı stokunun envanterinin çıkartılıp bunlara müdahale edilmesi gerekmekteydi. Ne yazık ki 2023 Türkiye’sinde yapı envanterin nasıl çıkarılacağının yöntemi bile belirlenmiş durumda değildir” dedi.

Türkiye’de tespit edilen riskli yapıların yalnızca yüzde 3’lük bir kısmına müdahale edinildiğini belirten TMMOB, “Yine TBMM’nin Kahramanmaraş merkezli Depremlere ilişkin çıkarmış olduğu Mayıs 2023 tarihli raporundan anlaşıldığı üzere son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapıya “Kentsel Dönüşüm” adı altında müdahale edilerek yenilenmesi sağlanmıştır. Yani 2012 yılından bu yana riskli olduğu düşünülen yapı miktarının sadece %3-4 civarındaki kısmı yenilenebilmiştir” dedi.

İstanbul için korkutan tablo!

Herkesin büyük bir korkuyla beklediği İstanbul depremine ilişkin açıklamalarda bulunan İnşaat Odası, “Riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresinde %13-14 civarında kaldığı görülmektedir” dedi. TMMOB, beklenen İstanbul depremi için şöyle konuştu:

“Aynı durum çok ciddi bir deprem tehdidi altındaki İstanbul için de geçerlidir. Bir milyon beş yüz bin civarında yapının olduğu İstanbul’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tahminlerine göre 600 bin civarında yapının riskli olduğu belirtilmektedir. Buna karşılık 81 bin 228 binanın “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yıkılıp yenilendiği TBMM’nin Mayıs 2023 tarihli raporunda ifade edilmektedir. Buna göre İstanbul’daki riskli yapı dönüşümünün son 11 yıl içeresinde %13-14 civarında kaldığı görülmektedir. Aynı yöntemlerle devam edilmesi halinde İstanbul’un “güvenli” bir yapılaşmaya kavuşması 80 yıl gibi bir zamana yayılacaktır! Kaldı ki bu türlü bir dönüşümün sağlıklı bir kentsel dönüşüm projesi olmadığını aynı rapordaki veriler ortaya koymaktadır. İstanbul’da dönüştürülen 81 bin 228 binadaki 381 bin 214 konut ve 53 bin 942 işyerine karşılık, 702 bin 593 konut ve 64 bin 256 iş yeri yapıldığı ifade edilmektedir. %85 civarındaki yoğunluk artışı kent üzerinde ulaşım, altyapı, sosyal olanaklar gibi konularda büyük bir baskı oluşturup yaşanamaz kentler yaratırken, deprem açısından da yapısal riskleri kentsel risklere dönüştürmektedir. Deprem risklerinin azaltılması kentsel yoğunluğun azaltılmasıyla doğru orantılıdır.”

“Riskler sadece bunlarla sınırlı değildir” şeklinde açıklama yapan TMMOB, şöyle devam etti. “Deniz kıyıları, dolgu alanları, dere yatakları ve çevresi ciddi bir riskle karşı karşıyadır. Okullar, hastaneler, itfaiye binaları ve diğer kamu binalarının deprem güvenlikleri belirsizdir. Ulaştırma yapıları, su yapıları, altyapı şebekeleri, su arıtma tesisleri, doğalgaz, enerji ve haberleşme ağları risk altındadır. Tarihi ve kültürel yapılar büyük bir risk altındadır. Kentlerimizdeki benzin istasyonları, yanıcı, zehirleyici ve kirletici maddelerin işlendiği, depolandığı ve dağıtıldığı yerlerde ciddi bir risk vardır. Bu tür aktiviteler çoğu kez iskân alanlarıyla iç içedir.”

Depreme Hazırlık İçin Yapılması Gerekenler

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Türkiye’nin depreme hazırlık sürecinde uygulaması gerekenleri şöyle sıraladı:

1-Özellikle son 20 yıl içerisinde başta depremler olmak üzere tüm afetlere yönelik politikaların ve atılması gereken adımların tüm boyutlarıyla neler olması gerektiği konularında, başta kamu kurumları ve karar organları olmak üzere hemen her kurum tarafından raporlar, planlar hazırlanmış ve kararlar üretilmiştir. Ancak son depremler sonuçları itibarıyla göstermektedir ki, alınan kararlar ve yapılan çalışmalar büyük oranda palyatif kalmış durumdadır. Dolayısıyla öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlarını gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç vardır. 

2-Afetlere hazırlık çalışmaları kaynak ve zaman gerektiren uzun soluklu çalışmalardır. Yani siyasi kadroların ihtiyaç duyduğu ve kendi dönemlerinde yapıp bitirebilecekleri gösterişli yapılar/faaliyetler olma özelliğine sahip değildir. Dolayısıyla gerek merkezi, gerekse yerel yöneticilerin esnetip gevşetemeyeceği yasal düzenlemeler yapılmalı, kaynakların doğru ve yerinde kullanımı için önlemler alınmalı, aksine davranışların hukuki ve cezai yaptırımları olmalıdır.

3- Rant odaklı imar düzeni ile yapılaşmada kuralsızlığın ve cezasızlığın hakim olması kaçak yapılaşmanın önünü açmakta bunun sonucunda da imar afları zorunlu hale gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, yozlaşma kültürü büyükten başlayıp küçüğe doğru yayılmaktadır. Sermaye gruplarının, “güçlü” kesimlerin inşaatlarına göz yumup tam tersine özel düzenlemelerle hukukileştirmeye çalışılmak toplumun geneline emsal teşkil etmektedir. İmarda kural kuraldır. Merkezi ya da yerel siyasi/iktisadi aktörlerin çıkarlarına göre delinmemelidir.

4- İmar planları doğayı ve toplumsal yaşamı etkileyen, şekillendiren bütüncül planlardır. Afet risk haritaları, mikro bölgeleme çalışmaları, büyüme projeksiyonları, ulaşım ve altyapı planları gibi alt çalışmalar, bilimsel ve teknik içerikli, çok yönlü, çok bileşenli çalışmalardır. Bu kriterlere göre hazırlanmayan veya özel uygulamalarla sürekli delinen/değiştirilen planlar, sağlıklı yapılaşmanın önceli olan sağlıklı kentleşmeyi olumsuz etkilemektedir. İmar planlarının sağlıklı bir şekilde oluşturulması ve sürdürülmesi nitelikli katılımcılıkla mümkündür.

İster yeni alanlar üzerinde yapılan çalışmalar, ister mevcut planlar üzerindeki tadilatlar olsun her türlü imar çalışması şeffaf, katılımcı ve tekniğine uygun olmak zorundadır.

Mersin’in Tarsus İlçesinde Silahlı Çatışma! İki Kardeş Öldü Mersin’in Tarsus İlçesinde Silahlı Çatışma! İki Kardeş Öldü

Tarımsal ve riskli alanların yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı, sorunlu, zayıf zeminlerde yüksek katlı konut ve benzeri yapılar için yapı izni verilmemelidir. İstisnai durumlarda kural ve kriterler titizlikle belirlenmeli ve denetlenmelidir.

Özellikle çok katlı konut yapılarında yapısal düzensizlik yaratan uygulamalara son verilmelidir.

5- Sağlıklı yapılaşma, nitelikli bilimsel/teknik kurallar, nitelikli eğitim, nitelikli mesleki hizmetler, nitelikli müteahhitlik ve nitelikli kamusal denetim ile mümkündür.

“Kötü bir zemin de yıkıma sebep olabilir”

Ankara İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Onur Özergene, “Depremde kötü bir zemin de yıkıma sebep olabilir. Bunun gibi birçok problem yıkımlara sebep oldu. Her birinin mühendislikle çözülebileceği bir yöntemi var. Bu sebeple mühendislik hizmeti alınması çok önemlidir” dedi. 

“Zemin iyileştirmesi yapılarak inşa edilseydi belki bu kadar hasar almayacaktı”

 “Yıllar önce nasıl depremler olup birçok felaket yaşandıysa 2023 yılında da aynısı yaşanıyor” diyen Özergene, “Türkiye'de denetimsizlik çok büyük bir problem. Kağıt üstünde denetim olsa da pratikte yok. Bazen sadece kötü bir zemin bile binayı yıkabilir. Bazen kolondan dolayı bina yıkılabilir. İzmir bölgesinde inşaatlarda deniz kumu kullanılması üzerine orada binanın yıkılmama ihtimali yok. O bina zemin iyileştirmesi yapılarak inşa edilseydi belki bu kadar hasar almayacaktı. Ufak tefek çatlaklarla atlatacaktı” dedi.

Özergene, “İstanbul'da oluşabilecek depremler için senaryolar çok korkunç. Bugünden itibaren İstanbul'daki hasar en aza indirilmeye başlansa oluşacak can kaybından ekonominin çökmesine kadar pek çok şeyin önüne geçilmiş olur. Evet bunlar çok maliyetli işler fakat diğer taraftan insan canı söz konusu…” ifadelerini kullandı.