SİBEL BAY
Yaptığı işler ile kendisini motive ettiğini ve insanlardan aldığı yorumlar ile büyük bir mutluluk duyduğunun altını çizen Uğur Akay, büyük bir tutku ile başladığı bağlama serüveninde heyecan dolu adımlarla ilerliyor. “İnsanoğlu yapısı gereği yaptığı güzel işlerin duyulmasını, görülmesini, bilinmesini ve buna bağlı olarak beğenilmesini ister. Günümüzde de bunun en iyi yolu sosyal medyadır. Sosyal medya sayesinde büyük bir kitleye sahip olabilir ve bu kitleye yaptığınız paylaşımlarla çok rahat ulaşabilirsiniz. Ben de sosyal medya hesabımda sanatımı sergilerken daha çok beğeni almak ve daha çok izlenme sayısı elde etmek istiyorum. Çünkü aldığım tepkiler beni daha fazla motive ediyor. Belki bir gün benim de adım ve sesim duyulur” dedi.
Müziğe olan ilgisinin ve bağlamaya olan sevgisinin küçük yaşlardan itibaren oluştuğunu belirten Uğur Akay, “ Küçükken müzik programlarında çıkan sanatçıları dinleyerek, bağlama sanatçılarını elimle canlandırarak bağlamayı kendim çalıyormuş hissini içimde yaşatıyordum.Görme engelli olduğum için küçük yaşlarda gözümden birçok operasyon geçirdim. Doktorlar hastane odalarında sürekli beni dinlemeye gelirdi. O dönem tek hayalim olan bağlamayı ise maddi durumumuzun yetersizliğinden dolayı bir türlü alamamıştık. İlk bağlamamı ise ablamın düğününde aldığım kuşak bağlama parası ile almıştım. Daha sonra bağlama ile geçirdiğim vakitler müziği ruhuma ilmek ilmek işledi. Müzik sevgim sayesinde eğitim almadan bağlamayı çalmaya başladım. Yaklaşık 10 yıldır da bağlama çalıyorum.” dedi.
Müzikle uğraşmanın kendisine büyük bir haz verdiğini ve müziğin kendisinin en yakın dostu olduğunu belirten Akay sözlerine şöyle devam etti:
“Müzikle uğraşmak ve bir enstrüman çalabilmek gerçekten çok farklı bir duygu. Bağlama çalarken duyduğum haz ile açken hayal ettiğim yemeği yedikten sonra hissettiğim haz aynı. Bu örneği benim bağlama sevgime çevirecek olursam, bağlamaya açtım ve sürekli bağlamayı hayal ederdim. O hazzı bağlamaya kavuşsam bile hala yaşıyorum ve o açlığım hiç bitmiyor. Tıpkı yemek yedikten belli bir süre sonra tekrar acıkmak gibi bir his. Müzik mutluyken, hüzünlüyken ilk koştuğum şeydir. Koşup orda kaldığım yerdir. Çok mutluyken, çok hüzünlüyken ilk koştuğum yerdir müzik. Koşup orada kaldığım yerdir.”
Küçükken çok istediği bağlamayı maddi sıkıntılar dolayısıyla alamadığını belirten Akay, “İmkanım olsaydı müzik alanında iyi bir eğitim almak isterdim. Engelli bir birey olduğum için arkadaşlarım ve çevremdeki insanlar bana hep yardımcı oldular. Gitmek istediğim yerlere giderken yapmak istediğim şeyleri de yapabildim. O yüzden hiçbir engelli birey "Ben engelliyim bunu yapamam" demesin. Gerçekten istediğinizde başaramayacağınız şey yok.”
Türkü söylerken bambaşka bir duygu hissettiğini belirten Akay, “Kültürümüz olan Türk halk müziğini devam ettirmek istiyorum. Türk halk müziğinin popüler kültüre karşı susmasını, yok olmasını istemiyorum. Türkü söylerken kendimi buluyorum. Kaybolduğumda kendimi türkü söylerken buluyorum. Günümüz gençlerinin Türk halk müziğine ilgisinin azaldığını düşünüyorum. Bu durum ise benim içimi acıtıyor.” diye konuştu.
İçindeki başarı inancının hiçbir zaman yok olamadığını ve azim ile her işin üstesinden gelebileceğini vurgulayan Akay, diğer engelli bireylere şöyle seslendi:
“Bizler hayata her ne kadar 1-0 geride başlamış olsak da azmimiz ve inancımız bu farkı kapatıp birçok alanda öne geçmemizi sağlayabilir. Yaptıklarımız yapabileceklerimizin göstergesidir. Herkese ve her şeye inat tek engelin kötü düşünce, umutsuzluk, korkaklığın olduğunu bilmeliyiz. Bu yüzden de asla pes etmemeliyiz.”