İngiltere Tabipler Birliğinin haftalık akademik yayını The British Medical Journal'da (BMJ) yayımlanan bir makalede, İngiltere’nin Kovid-19 salgını süresince izlediği politikaların sorgulanmasına neden olacak çarpıcı değerlendirmelere yer verildi. University College London'dan Prof. Dr. Anthony Costello tarafından kaleme alınan analizde, salgının başında doğru önlemlerin alınması durumunda yaklaşık 180 bin kişinin yaşamını yitirmesinin önlenebileceği ifade edildi.
Costello'nun “İngiltere'nin Kovid-19’u kontrol etmeme kararı bilimsel tavsiyeleri sorgulatıyor” başlıklı yazısında, özellikle Çin, Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin pandeminin başlarında devreye soktuğu etkili test, temas takibi ve karantina stratejileri öne çıkarıldı. Bu ülkelerin Ocak 2020’de, yani salgının henüz küresel bir krize dönüşmeden önce, hızlı ve kapsamlı müdahalelerde bulunduğu vurgulandı.
Buna karşın, İngiltere hükümetine danışmanlık yapan Acil Durumlar İçin Bilimsel Danışma Grubu’nun (SAGE), 28 Ocak’ta Dünya Sağlık Örgütü’nün önerilerini dikkate almayarak, Kovid-19’a grip benzeri bir yaklaşım sergilemeye karar verdiği belirtildi. Söz konusu yaklaşımın arkasında, 2011 yılında influenza için hazırlanan salgın planının etkili olmuş olabileceği iddia edildi. O dönemde Almanya, İrlanda, Norveç ve Yunanistan gibi ülkeler DSÖ’nün yol haritasını takip ederken, yalnızca İngiltere ve İsveç grip benzeri önlemlerde ısrarcı oldu.
Mart ayına gelindiğinde, Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı raporlarda Asya ülkelerinde vaka sayılarında ve hastaneye yatışlarda gözle görülür düşüşler olduğu açıklansa da, SAGE bu verileri dikkate almayarak önerilerinde herhangi bir değişikliğe gitmedi. Bunun yerine sürü bağışıklığı hedeflendi ve virüsün toplumda yayılımına göz yumuldu.
Makaledeki verilere göre, İngiltere’de Mart 2020'de semptom gösteren bireylerin sadece yüzde 20’si test yaptırdı. Test yaptıranların da ancak yüzde 43’ü 14 günlük izolasyona girdi. Güney Kore ise salgının merkezinde yer alan iki bölgede günde 18 bin test yaparak vakaları takip etti. Ayrıca pratisyen hekimlerden tıp öğrencilerine kadar sağlık sisteminin tüm paydaşları sürece dahil edildi. İngiltere ise test uygulamasını sınırlı tuttu ve gönüllülerle çalışmayı tercih etti.
Ekonomik destekler açısından da İngiltere'nin yetersiz kaldığına dikkat çekilen yazıda, Japonya ve Güney Kore’nin karantinadaki kişilere mali yardım sağladığı, İngiltere’de ise sadece 96 sterlinlik bir destek sunulduğu kaydedildi. İngiltere, OECD ülkeleri arasında hastalık izni konusunda en az destek sağlayan ülkeler arasında yer aldı.
Salgının uzun vadeli etkileri de değerlendirilen makalede, 2023 sonu itibarıyla ülkede yaklaşık 1,9 milyon kişinin hâlâ Kovid-19 semptomları gösterdiği, 800 binden fazla kişinin ise sağlık sorunları nedeniyle iş gücünden çekildiği aktarıldı. Ekonomik anlamda da büyük kayıplar yaşandığına dikkat çekildi. İngiltere, 2020'de yüzde 9,8 oranında daralarak 1709'dan bu yana en sert ekonomik küçülmeyi yaşadı.
Kovid-19'la mücadelede toplamda 310 ila 410 milyar sterlin harcayan İngiltere, ekonomik destek paketleri için de yaklaşık 450 milyar sterlin ayırdı. Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Çin kişi başına ortalama 440 dolar harcarken, İngiltere bu tutarı 5 bin 700 ila 6 bin 30 dolar seviyelerine kadar çıkardı.
Makalenin en dikkat çeken bölümlerinden biri ise şu ifadeydi:
“Eğer İngiltere, Güney Kore gibi baskılama politikalarını devreye alsaydı, yaklaşık 180 bin ölümün önüne geçilebilirdi.”
Ayrıca SAGE'nin üye profili, cinsiyet dağılımı ve sayısı da eleştiri konusu olurken, gelecekteki sağlık krizlerine karşı yapısal reformların zorunlu olduğu vurgulandı.