Japonya’da çocuk nüfusu 2025 itibarıyla 13 milyonun altına yaklaşarak tarihi bir düşüş yaşadı. Uzmanlar, azalan doğurganlık oranının ülkenin geleceği için ciddi riskler barındırdığına dikkat çekiyor.
Japonya İçişleri ve Haberleşme Bakanlığı’nın 1 Nisan 2025 tarihli verilerine göre, ülkede 14 yaş ve altındaki çocuk sayısı 13 milyon 660 bine geriledi. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre 350 bin daha az çocuk anlamına geliyor. Açıklamada, çocuk nüfusundaki düşüşün kesintisiz biçimde 44 yıldır sürdüğü belirtildi.
Çocuklar Japonya nüfusunun yalnızca yüzde 11,1’ini oluşturuyor. Bu oran, ülke tarihinde kaydedilen en düşük seviyelerden biri olarak dikkat çekiyor. Uzmanlar, bu düşüşün yalnızca demografik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sonuçları olan bir kriz olduğunu vurguluyor.
Doğurganlık Oranı Kritik Eşik Altında
Demografi uzmanlarına göre, bir ülkenin nüfusunu koruyabilmesi için kadın başına düşen doğurganlık oranının en az 2,1 olması gerekiyor. Japonya’da ise bu oran uzun yıllardır 1,3 seviyelerinde seyrediyor. Bu durum, doğan bebek sayısının ölen kişi sayısının çok altında kalmasına ve nüfusun sürekli yaşlanmasına neden oluyor.
Doğum oranlarındaki düşüşle birlikte yaşlı nüfusun artması, Japonya’nın iş gücü piyasasını, sosyal güvenlik sistemini ve yaşlı bakım hizmetlerini ciddi biçimde zorluyor. Ekonomistler, özellikle üretken nüfustaki azalmaya bağlı olarak ülke ekonomisinin daralma riskiyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor.
Aile Yapısında Dönüşüm
Japonya’daki aile yapısı da demografik değişimden etkileniyor. Evlilik oranlarının sabit kaldığı, ancak boşanma oranlarında artış gözlendiği bildiriliyor. Bu eğilim, çocuk sahibi olma oranlarını daha da aşağı çekiyor. Toplumda artan bireyselleşme, ekonomik belirsizlikler ve kariyer öncelikleri, evlilik ve çocuk sahibi olma kararlarını geciktiren başlıca faktörler arasında yer alıyor.
Nüfus Politikaları Yetersiz Kalıyor
Japon hükümeti, nüfusun gençleştirilmesi için çeşitli teşvik politikaları yürürlüğe koysa da, alınan önlemlerin yeterli olmadığı görüşü yaygın. Uzmanlar, kapsamlı sosyal destek programlarının, iş-yaşam dengesi politikalarının ve göçmen dostu yaklaşımların bir arada hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ediyor.