Bazı tablolar vardır, sadece renk ve fırça izi değil; içlerinde bir yürek, bir hikâye, bir vedayı taşır. Frederic William Burton’un Kule Merdivenlerinde Buluşma adlı 1864 tarihli suluboya eseri, tam da böyle bir duygunun resmidir.
Bu tablo, bir ortaçağ Danimarka baladından ilhamla çizilmiş, aşka ve trajediye dair zamansız bir anlatıdır.
Aşkın en saf, en acı halini tek bir anın içine sığdıran bu eser, İrlanda halkının da kalbine dokunmuş olacak ki 2012’de ülkenin en sevilen tablosu seçilmiştir.
Eserin Adı: Kule Merdivenlerinde Buluşma (The Meeting on the Turret Stairs)
Eserin Tarihi: 1864
Eserin Boyutları: 95,5 cm x 60,8 cm
Eserin Ağırlığı: Yaklaşık 3-4 kg
Eserin Sanatçısı: Frederic William Burton
Frederic William Burton, 1816’da İrlanda’da doğmuş bir ressamdır. Duygusal ve romantik tarzda tablolar yapmıştır.
En ünlü eseri Kule Merdivenlerinde Buluşma'dır. Genellikle sulu boya kullanmıştır. Londra’daki National Gallery’de uzun yıllar çalışmıştır.
Zamanda Donmuş Bir Veda
Sir Frederic William Burton’ın Kule Merdivenlerinde Buluşma (The Meeting on the Turret Stairs) adlı eseri, bir anı sonsuzluğa kazıyor: Bir merdiven başında, ayrılığın gölgesinde verilen son öpücük...
Prenses Hellelil ile onu korumakla görevli şövalye Hildebrand’ın yasak aşkı, kaderin duvarlarına çarpıyor. Bu an, ne bir savaşın ortasında ne de bir zafer anında sadece iki kalbin birbirine sessizce dokunduğu kısacık bir durakta yaşanıyor.
Alev alev yanan duyguların buz gibi duran bir resme sığması, işte bu yüzden büyüleyici.
Hellelil ve Hildebrand'ın Aşk Hikayesi
Tablonun hikayesi, Ortaçağ Danimarka’sında geçen Hellelil ve Hildebrand baladına dayanıyor. Prenses Hellelil ile kralın şövalyesi Hildebrand gizli bir ilişki yaşar.
Ancak bu yasak aşk kısa sürede ortaya çıkar ve kral, yedi oğlunu Hildebrand’ı öldürmeleri için gönderir.
Hildebrand altı kardeşi öldürür, ama en küçüğünü bağışlaması için Hellelil’in yalvarması üzerine onu affeder. Ancak bu merhamet, onun sonu olur.
En küçük kardeş, zayıf anında onu öldürür. Bu hikaye, aşk ve fedakarlığın acı dolu yüzünü tüm gerçekliğiyle ortaya koyar.
Sanatın Sessiz Çığlığı
Burton’un fırçası, dramatik bir sonu anlatmak yerine, o sonun hemen öncesindeki o tarifsiz ana odaklanır. Ne gözyaşı vardır ne çığlık; sadece bir bakış, bir temas ve veda...
Hildebrand, kadere yürürken Hellelil’in ellerini son kez tutar. Sanatçının kullandığı mavi ve kırmızı tonlar, hem sevgiyi hem ayrılığı, hem cesareti hem kırılganlığı içinde taşır.
Aşkın Derin Hüznü: Veda
İki figür, kimseye görünmeden zıt yönlere yürürken karşılaşıyor ve vedalaşıyor. Prenses, sevgilisinin gözlerine bakamayacak kadar üzgün.
Şövalye ise ölümüne gittiğini biliyor ve bu kısacık anda sevdiğine sessizce veda ediyor. Aralarındaki derin bağlılık, sözsüz bir ayrılıkla hissediliyor.
Merdivenlerde geçen bu sahnede, şövalye Hildebrand prensesin kolunu tutup kokusunu içine çekiyor. Prenses ise yorgun, üzgün ve kararsız bir halde gözlerini kapatıp başka yöne bakıyor.
Bu duruş, aşkına rağmen içinde bulunduğu durumu doğru bulmadığını gösteriyor. Merdivenlerdeki gül yaprakları ise bu aşkın uzun sürmeyeceğine işaret ediyor. İrlanda halkı bu eseri o kadar değerli buluyor ki sadece haftada iki gün ve kısa süreli olarak sergiliyorlar.
İrlanda'nın Gözbebeği
1864’te Londra’da resmedilen ve hâlihazırda Dublin’deki İrlanda Ulusal Galerisi’nde sergilenen bu eser, sanatseverlerce büyük beğeniyle karşılandı.
Öyle ki 2012 yılında halk oylamasıyla İrlanda’nın en sevilen tablosu seçildi. Yalnızca bir tablo değil, bir anlatı, bir aşk masalının görsel şiiri gibi duruyor galerinin duvarında.