1930 yılında Harvard Üniversitesi’nden dilbilim profesörü George Kingsley Zipf tarafından ortaya konan Zipf Kanunu, kelimelerin kullanım sıklığıyla ilgili önemli çıkarımlar sunmakla kalmaz, hayatın birçok alanındaki düzeni de gözler önüne serer. Zipf Kanunu, dilin, toplumsal yapının, ekonomik düzenin ve şehirlerin altında yatan matematiksel bir mantığı ortaya koyar.
Zipf Kanunu’na göre bir dildeki kelimelerin kullanım sıklığı, sıralamalarıyla ters orantılıdır. En çok kullanılan kelime, en tepededir; ikinci kelime, birincinin yarısı kadar; üçüncüsü üçte biri kadar kullanılır. Bu durum, kelimelerin rastgele seçimi değil, insan beyninin enerji tasarrufu prensibinin bir sonucudur.
Beyin, sınırlı dikkat ve bellek kapasitesine sahip bir organ olarak hayatta kalmak için hızlı, kısa ve sade iletişimi tercih eder. Bu nedenle sık kullanılan kelimeler ve”, “ben”, “sen”, “bu” gibi kısadır. “Epistemoloji”, “poststrüktürel”, “demokratikleştirilemeyen” gibi daha karmaşık ve uzun kelimeler ise seyrek kullanılır.
Dil ve Enerji Tasarrufu Prensibi Nasıl İşlenir?
Zipf Kanunu, yalnızca dilbilimle sınırlı değildir. İnsan toplulukları ve ekonomik yapılar da aynı matematiksel düzeni üretir. Şehirler, coğrafyaya rastgele dağılmış kümeler değildir, enerji ve kaynak merkezlerine doğru yoğunlaşan organizmalardır.
İstanbul’un büyüklüğü bir tesadüf değil, Marmara Denizi, Karadeniz, Boğaz, ticaret yolları ve tarihsel idare merkezi işlevinin matematiksel sonucudur. Ankara, İzmir, Bursa gibi şehirler ise bu dağılımın fraktal tekrarlarıdır.
Ekonomi ve Güç Dağılımı
Ekonomide verimlilik üzerinden organize olan sistem, gücü yoğunlaştırır. Büyük şirketler, markalar ve sermaye merkezleri doğal olarak daha fazla kaynak çeker. Bu durum eşitsizlik değil, enerji korunumunun ve verimliliğin ekonomik yansımasıdır.
Sistemi ahlaki kriterlerle anlamaya çalışmak hatalıdır; sistem, termal, bilişsel ve ekonomik optimizasyonla işler.
İnternet ve İnsan Davranışının Görünürlüğü
İnternet, Zipf Kanunu’nu en net şekilde gözler önüne serer. Bir video, bir tweet ya da bir içerik milyonlara ulaşırken milyarlarca içerik kaybolur.
Algoritmalar, insan davranışını optimize eder ve popüler içerikleri büyütür. Bu durum, dildeki kelime dağılımına, şehirlerin nüfus yoğunluklarına ve ekonomideki güç merkezlerine paraleldir.