Loş ışıklı bir aynaya uzun süre bakmak, kişinin kendi yüzünü algılama biçimini bozabiliyor. “Aynadaki garip yüz yanılsaması” olarak adlandırılan bu fenomen, yüzün çarpık, bulanık veya başka birine dönüşmüş gibi görünmesine yol açabiliyor.

Bilimsel araştırmalar, bu durumun tamamen nörolojik süreçlerden kaynaklandığını ve doğaüstü bir olay olmadığını ortaya koyuyor.

“Garip Yüz” Yanılsamasına Yönelik Araştırmalar

İlk olarak 2010 yılında İtalyan psikolog Giovanni Caputo tarafından tanımlanan bu fenomen, laboratuvar ortamında yapılan deneylerle incelendi.

Araştırmada, arkalarında 25 watt’lık bir lamba bulunan ve önlerinde yaklaşık 30 cm mesafedeki aynaya bakan denekler, bir dakikadan kısa bir sürede yüzlerinde değişiklikler algılamaya başladı. On dakika boyunca aynaya bakan katılımcıların çoğu, yansıyan yüzlerde ürkütücü deformasyonlar gözlemledi.

Deney sonuçları şu şekildeydi:

Katılımcıların yüzde 60’ından fazlası kendi yüzlerinde belirgin deformasyonlar fark etti.

Yaklaşık yüzde 20’si hayvan yüzleri (kedi, domuz, aslan) gördüğünü belirtti.

Yaklaşık yarısı ise tanımadıkları insan ya da canavarsı yüzler algıladı.

Caputo’nun çalışmaları, bu deneyimlerin beynin görsel bilgiyi işleme biçiminden kaynaklandığını ortaya koydu.

Yazma Becerisi Nasıl Geliştirilir?
Yazma Becerisi Nasıl Geliştirilir?
İçeriği Görüntüle

Loş Işıkta Uzun Süreli Aynaya Bakmak Beyni Yanıltıyor

Nörolojik Açıklama: Troxler Etkisi ve Beynin Yüz Algısı

Bilim insanları, bu fenomenin temelinde Troxler etkisi adlı nörolojik bir mekanizmanın yattığını belirtmektedir. Bu etki, sabit bir noktaya bakıldığında çevredeki ayrıntıların kaybolması ve beyinde yanlış algıların oluşmasıyla açıklanmaktadır.

Beyin, yüzleri tanımaya özel olarak programlanmış olduğundan, bu tür durumlarda denekler kendi ebeveynlerini veya tanıdıkları kişilerin yüzlerini yansımada görebilmektedir. Böylece, basit bir optik illüzyon bile beynin algısını dramatik şekilde değiştirebilir.

Aynalar ve Tarihsel Perspektif

Aynaların insanlar üzerindeki etkisi, sadece modern laboratuvar deneyleriyle sınırlı değil. Tarih boyunca, özellikle Anadolu’da MÖ 8000–6000 yılları arasında volkanik cam (obsidiyen) cilalanarak aynaya dönüştürülüyordu.

Antik kültürlerde aynalar, sadece yansıtıcı nesneler değil, aynı zamanda gizemli ve mistik objeler olarak da algılanıyordu.

Aynalar Dışında Benzer Yanılsamalar

Caputo’nun sonraki araştırmaları, bu tür halüsinasyonların yalnızca aynalarda meydana gelmediğini ortaya koydu. Loş ışıkta bir başkasının gözlerine bakmak da benzer, hatta bazı durumlarda daha dramatik görsel yanılsamalara yol açabiliyor. Katılımcılar, bu deneyler sırasında:

Yüz deformasyonları ve canavar biçiminde algılar, renklerin soluk görünmesi, çevredeki seslerin artması veya azalması, zamanın uzamış gibi algılanması, mekânsal sersemlik ve bilinç bulanıklığı gibi etkiler bildirdi.

Bu bulgular, aynada veya loş ışıkta görülen “garip yüz” deneyimlerinin tamamen nörolojik temelli olduğunu gösteriyor. Beyin, görsel girdiden mahrum kaldığında hızla uyum sağlıyor ve gerçekliğe dair yanlış algılar oluşturabiliyor. Dolayısıyla, bu tür deneyimler doğaüstü değil, beynin görsel işleme mekanizmalarının doğal bir sonucudur.

Muhabir: Sibel Bay