Muharrem ayının gelişiyle birlikte Ankara’nın birçok mahallesinde aşure kazanlarının kaynamaya başlaması, paylaşmanın ve bereketin sofralara taşınmasına vesile oldu. Mamak’ta yaşayan tatlıcı Neriman Turan, aşurenin kültürümüzde sadece bir tatlı değil, bir dayanışma ve hatırlama geleneği olduğunu söyledi.
Turan, yıllardır aşure pişirip komşularına ve ihtiyaç sahiplerine dağıtarak hem geleneği yaşatıyor hem de “birlikte yapılan bir tabak aşurenin tadının başka olduğunu” ifade ediyor.
“Aşure, Yoklukta Bile Paylaşmanın Adıdır”
Uzun yıllardır tatlıcılık yapan, mahalledeki pek çok kişinin tatlı tarifleri için danıştığı Neriman Turan, Muharrem ayında aşure yapmanın hem bir ibadet hem de gönülleri birleştiren bir köprü olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Hz. Nuh’un gemisinde kalan son malzemelerle yapılan bu tatlı, insanlara yoklukta bile paylaşmayı öğretmiş. Bugün de aşure yapıp dağıtarak paylaşmayı, ihtiyaç sahiplerini hatırlamayı sürdürüyoruz. Kapı çalmak, bir tabak aşure bırakmak belki de arayıp sormadığımız bir dostu hatırlamak demek”
Aşure Pişirmenin İncelikleri: Sabır ve Doğru Zamanlama
Turan, aşurenin çok sayıda malzemeyle yapıldığını ancak en önemli malzemenin “sabır” olduğunu ifade ederek lezzetli bir aşure yapmak isteyenler için şu önerileri paylaştı:
“Buğday geceden ıslatılmalı ve sabah erkenden pişirilmeye başlanmalı. Kuru fasulye ve nohut ayrı kapta haşlanıp buğdaya eklenmeli. Kuru kayısı, incir, kuş üzümü gibi malzemeler suya bastırılarak yumuşatılmalı. Şeker pişirme sürecinin sonunda eklenmeli ki meyveler dağılmadan aromasını bıraksın. Portakal kabuğu rendesi, karanfil suyu ve bir miktar gül suyu aşurenin kokusunu ve tadını zenginleştirir.”
“Kazanın başında karıştırırken dua ederim, çünkü aşurenin tadını niyet belirler” diyen Turan, “Aşure kaynarken evin içi mis gibi kokar, o koku beraberinde sanki huzuru da getirir. Her karıştırışımda içimden ‘Allah’ım, bu yemeği yiyen herkese şifa, evine bereket ver, gönlüne huzur dolsun’ diye geçiririm. Çünkü inanırım ki aşurenin tadı içine konulan şekerle değil, kalpten edilen dua ile güzelleşir. Kazandan çıkan buharı görünce bir an durur, şükrederim; ‘İyi ki bugün de paylaşacak bir tas aşuremiz var’ derim.” ifadelerini kullandı.
“Birlikte Yapılan Aşurenin Tadı Sofrada Farklı Olur”
Turan, aşurenin paylaşım kültürünü canlı tuttuğunu vurgulayarak, “Aşureyi kaynattığımız gün komşular gelir, gençler yardım eder, çocuklar sabırsızlıkla kaplara konmasını bekler. Birlikte yapılan bir aşurenin tadı sofrada farklı olur. İnsan o anlarda birlikte olmanın kıymetini bir kez daha anlıyor” ifadelerini kullandı.
“Aşure Kapıyı Çalmak, Gönül Almak Demektir”
Aşurenin en kıymetli kısmının paylaşılması olduğunu belirten Neriman Turan, aşureyi komşulara dağıtırken aldıkları duaların kendisi için en güzel kazanç olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Bir tabak aşureyi kapıya bırakmak bazen ihtiyaç sahibine ulaşmak, bazen bir büyüğün gönlünü almak demektir. İnsanlar ‘Allah razı olsun’ dediğinde, o tabak aşurenin en güzel tadı budur.”
Gençlere Çağrı: “Bu Geleneği Yaşatın”
Aşurenin gençler tarafından da öğrenilmesi gerektiğini ifade eden Turan, “Gençler bana sık sık ‘Aşure nasıl yapılır?’ diye soruyor. Tarif veriyorum, püf noktalarını anlatıyorum. Çünkü bu sadece bir tatlı yapmak değil, bir kültürü yaşatmak anlamına geliyor” dedi.
Aşure Sofraya Değil Gönüllere de Düşer
Turan, Muharrem ayında aşure pişirmenin evleri bereketlendirdiğini, gönülleri yumuşattığını ve komşuluk ilişkilerini güçlendirdiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Aşure pişerken buharıyla birlikte evdeki bütün dertlerin hafiflediğine inanırım. İnsan dağıtırken bir tebessüm, bir dua alır, bir ihtiyacı görür, kendini yeniden hatırlar. Aşure sadece sofraya değil gönüllere de düşer.”