Sualtı şehirler, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi görünse de aslında teknik olarak gerçekleştirilebilir.
Niyet, teknoloji ve finans mevcut ancak denizlerin altına yaşam alanları henüz kurulmadı. Üstelik iklim krizi ve yükselen deniz seviyeleri göz önünde bulundurulduğunda, su altı yaşam alanları geleceğin çözümü olabilir.
Mühendisler, biyologlar ve psikologlar bir araya geldiğinde toplantılar büyük bir enerjiyle açılmaktadır. Sunumlar, 2D ve 3D tasarımlar, animasyonlar ve simülasyonlar, su altı şehirlerinin yaratıcı fikirlerle dolu bir dünyasını gözler önüne sermektedir. Bununla beraber kısa sürede ortaya çıkan teknik ve biyolojik gerçekler, bu heyecanı sınırlamaktadır.
En Önemli Sorun Nedir?
Sualtı şehirlerinde basınç problemleri aşılabilir olsa da, asıl önemli nokta insan sağlığı konusudur. Karada hatalar telafi edilebilirken, su altında yapılacak küçük bir hata bile büyük sonuçlar doğurabilir.
Dar ve kapalı yaşam alanları, güneş ışığının eksikliği ve sınırlı hareket olanağı, uzun vadede psikolojik ve fiziksel sorunlara sebep olmaktadır.
Teknik ve Ekonomik Zorluklar Nelerdir?
Enerji üretimi, temiz hava ve su sağlamak için yüksek teknolojili sistemler kullanılması gerekir. Su altındaki yapılar hızla yıpranır, bakım ve onarım giderleri yüksektir.
Yüksek basınç, yaşam alanlarını daraltarak, insanların sosyal yaşamını kısıtlar. Büyük fabrikalar ve tarım alanlarının eksikliği, yaşam maliyetini yükseltir ve şehirleri ekonomik açıdan zor duruma sokar.
Yetersiz güneş ışığı, biyolojik saati bozar; uyku düzensizliği, bağışıklık zayıflığı ve D vitamini eksikliği ortaya çıkar.
Dar mekanlar ve sınırlı hareket alanı, kas ve kemiklerin sağlığını olumsuz yönde etkiler. Basınç ve stresin birleşimi, tansiyon dalgalanmaları ve kalp ritim bozuklukları gibi tehlikeleri artırır.





