SİBEL BAY
Türkiye’de son yıllarda artan savunma sanayi yatırımları, üniversitelerde ve akademik camiada kendine yer buluyor. Ankara’nın en önemli üniversiteleri arasında yer alan OSTİM Teknik Üniversitesi de bu alanda bir ilke imza attı. Türkiye’de ilk kez bir üniversite çatısı altında bir silah laboratuvarı kuruldu.
Bu işin mimarları olan Dr. Öğretim Üyesi Özgür Tekaslan ve Dr. Öğretim Üyesi Ali Arı, akademiye, üniversite öğrencilerine, gençlere ve kısaca bu alana ilgili olan herkese faydalı olmak amacıyla “Patlayıcılar ve Balistik” isimli bir de kitap yazdı.
Kitabın yazarları Dr. Öğretim Üyesi Özgür Tekaslan ve Dr. Öğretim Üyesi Ali Arı, konu ile ilişkili olarak muhabirlerimizden Sibel Bay’a konuştu.
Sibel BAY (S.B.): Merhaba, okurlarımızın sizi tanıması için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Özgür TEKASLAN (Ö.T.): Merhaba, ben Özgür Tekaslan. OSTİM Teknik Üniversitesinde meslek yüksekokulunda müdür yardımcısıyım. Aynı zamanda Silah Sanayi Teknikerliği programında öğretim görevlisi olarak çalışmaktayım. Bunun yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetlerinden albay olarak emekli oldum. Geçmişte, uzun yıllar boyunca Kara Harp Okulunda ve birçok farklı yerde dersler verdim. Daha sonra Başkent Üniversitesinde görev yaptım. Şu anda ise OSTİM Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi olarak görevime devam ediyorum.
Lisans ve yüksek lisansımı, Gazi Üniversitesi’nde; doktoramı ise Balıkesir Üniversitesi’nde tamamladım. Şu anda makinede metallerin işlenmesi ve oluşabilecek gerilmeler, imalat yöntemleri gibi makineyi kapsayacak alanlar üzerine çalışmalar yürütüyorum.
(S.B.): Balistik kelimesini silah sanayisinde sıklıkla duyuyoruz. Bununla birlikte kelimenin tam olarak neyi ifade ettiği işin uzmanları dışındaki kişiler tarafından pek bilinmiyor. Tüm okurların anlayabilmesi açısından “balistik” kelimesini açıklar mısınız?
(Ö.T.): Ülkemizde her ne kadar silah bulundurmak yasak olsa da ABD gibi ülkelerde neredeyse herkesin bir silahı var. Ülkemizde de birçok insan hobi amaçlı silah ediniyor.
Ancak o silahı ateşledikleri anda silahın içerisinde nelerin olduğunu neredeyse kimse bilmiyor! Balistik dediğimiz şey ile kişinin tetiğe dokunduğunda namlunun içerisinde kimyasal bir reaksiyon meydana geliyor ve bu reaksiyonun sonucunda içeride bir basınç artışı oluşuyor. Biz bu duruma “iç balistik” adını veriyoruz. İç balistik sayesinde mühimmat, namludan belli bir hız ile fırlatılıyor ve o hıza bağlı olarak mekanizma geri gelerek silahın tekrar ateşlenmesi mümkün kılınıyor.
Balistik dediğimiz olay yalnızca burada son bulmuyor. Mühimmat namluyu terk ederken, yani kapalı, yüksek bir basınçtan serbest bir ortama çıkarken “namlu ağzı balistiği” dediğimiz balistik biçimi oluşuyor. Mermi ise belirlenen istikamete doğru yol alarak, iklim ve hava şartları gibi birçok faktörden etkileniyor. Hedefe ulaşma esnasında mühimmatın ve silahın özelliklerine göre hedef üzerinde birtakım etkiler belirleniyor. Sonuç olarak, silahın ateşlendiği andan hedefe ulaşma anındaki etkilerine kadar bütün olağan süreçleri inceleyen bilim dalına biz “balistik” adını veriyoruz. Balistiği ise kendi içerisinde, “iç balistik”, “namlu ağzı balistiği”, “dış balistik” ve “hedef balistiği” olarak ayırıyoruz.
(S.B.): Balistik bilimini doğru bir şekilde analiz edebilmek için mühimmatta kullanılan patlayıcılar hakkında bilgi sahibi olmanın önemi sizce nedir?
(Ö.T): Kitabımızda balistiğe yönelik bir giriş yapmadan önce bir bölümümüzü patlayıcılar için ayırdık. Patlayıcıların nasıl reaksiyona girdiği, nasıl tepki verdiği ve hangi patlayıcının ne kadarlık bir etki yaratacağı bilinmez ise balistik bilimi çözülemez. Balistiğin temelinde reaksiyon bulunur. Mühimmat namludan çıkarken birçok aşamadan geçer. Kişinin patlayıcılara ilişkin gerekli bilgilere hâkim olması, hangi patlayıcının nasıl bir reaksiyon vereceğini, nasıl bir etki yaratacağını iyi bir şekilde bilmesi gerekir.
(S.B.): Son yıllarda Türkiye'de savunma sanayi kapsamında pek çok çalışma yürütülüyor. Dijitalleşme çağının içerisinde bulunduğumuz günümüzde siz ülkemizi savunma sanayisi açısından nerede görüyorsunuz?
(Ö.T): Geçtiğimiz dönemlerde savunma sanayisinde geri kalmış bir ülke olduğumuzu söyleyebilirdim. Örneğin, Türk Silahlı Kuvvetlerinde yer alan emniyet güçlerinin kullanmış oldukları ve beylik şeklinde tabir edilen silahların neredeyse tümü ithal silahlardı. Ancak şu anda hem ordumuzun hem de emniyet güçlerinin kullandığı silahların tümü yerli ve millidir. Aynı zamanda millileşmeye doğru atılan büyük adım yalnızca silah boyutunda değil, savunma sanayisinin bütün sistemlerinde etkisini göstermeyi sürdürüyor. Bu konuda faaliyet gösteren şirketlerimizi de son derece başarılı buluyorum. Hatta şu sıralar bazı konularda neredeyse dünya ile yarışır hale geldik.
(S.B.): Son yıllarda savunma sanayisi Türkiye'nin en önemli mühendislik alanlarından biri haline gelmiştir. Bu konu ile bağlantılı olarak OSTİM Teknik Üniversitesinde bulunan bölümün ayrıcalığı nedir?
(Ö.T.): OSTİM Teknik Üniversitesi’nin diğer üniversitelerden temel farkı yalnızca silah sanayisine değil, savunma sanayisine yönelik de öğrenci yetiştirilmesi hedefi doğrultusunda ilerlemesidir. Biz burada, silah mekanizmasının yanı sıra elektronik, otomatik sistemler, güdüm sistemleri, roket ve füze balistiği gibi pek çok alanı kapsayacak geniş nitelikli bir eğitim hizmeti sağlıyoruz. Örneğin, roket ve füze balistiğine yön verebilecek ve oradaki nitelikli eleman ihtiyacını karşılayabilecek öğrencileri yetiştirmeyi kendimize bir hedef olarak görüyoruz. Bu kapsamda da ilk mezunlarımızı geçen sene verdik ve şu an mezun ettiğimiz öğrencilerimizin büyük bir çoğunluğu, savunma sanayisinde söz sahibi olan büyük firmalarda faaliyet gösteriyorlar.
(S.B.): Savunma sistemlerinin vazgeçilmezi olan roket ve füzeler hakkında kısaca neler söyleyebilirsiniz?
(Ö.T.): Tarihimizde yaşanan savaşlara baktığımızda neredeyse hepsinin güce dayalı ya da cephe savaşları olduğunu görüyoruz. Bunun yanı sıra günümüzde yaşanan olayları incelediğimizde ise insanların bulundukları yerden dahi birbirlerine savaş açtıklarını gözlemlemek mümkün. Teknoloji ile birlikte, füze ve balistiğin gelişmesi ile birlikte insanlar tek bir düğmeye basarak karşı taraftaki herhangi bir stratejik hedefi etkisiz hale getirebiliyor. Şu anda gelişmiş füzeler ile kilometreler hatta kıtalar aşılarak hedefe yönlendirilebiliyor.
(S.B.): Yayınlamış olduğunuz kitap gerek akademik anlamda, gerekse savunma sanayisi bakımından birçok konuda ilkleri kapsıyor. Bu bağlamda düşündüğümüzde kitabınız hangi alanlardaki eksiklikleri giderebilir?
(Ö.T): Ne yazık ki ülkemiz teknolojik gelişmeleri geriden takip ediyor. Gelişmelere öncü olan ülkelerin ardından biz o teknolojiyi hedef alarak üzerinde geliştirmeler yapmaya çalışıyoruz. Maalesef geçmişten günümüze hem savunma sanayisinde hem de silah sanayisinde dışarıdaki ülkelerin üretmiş olduğu silahlar ya da mühimmatlar alınıp incelenerek ya da personel mühendislerince değiştirilerek bir yerlere varılmaya çalışıldı. İlk kitabımda da belirtmiş olduğum gibi balistiğin kökeni Çinlilere dayanıyor. Bunun yanı sıra ülkemizde bugüne dek bu alanda eğitim veren çok fazla üniversite bulunmuyordu. Dolayısıyla konuya ilişkin Türkçe kaynak bulmak da neredeyse imkânsızdı. Bu kitabı yazarak hem buradaki hem de diğer üniversitelerde bulunan öğrencileri hedef olarak belirledik ve onların bu konudaki eksikliklerini kendi ana dillerinde okuyarak giderebilecekleri bir kitap tasarlamak istedik.
(S.B.): Roketsan, Havelsan, TAI, ASELSAN ve irili, ufaklı yüzlerce savunma sanayi firması dünya çapında önemli işlere imza atıyor. Bu iş birliğini ve ortaya çıkan işleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
(Ö.T.): Öncelikle başta belirtmiş olduğunuz Roketsan, Havelsan, TAI ve ASELSAN gibi firmalar her anlamda çok büyük şirketlerdir. Ancak bunların altında bulunan diğer irili ufaklı sanayi firmaları da değerlendirilebilir. Başta belirttiğimiz bu büyük ve kapsamlı şirketler ortak bir platformda buluşarak, belli bir uzmanlık alanı etrafında çalışmalarını yürütüyor. Örneğin, Roketsan füze üretirken, füzenin içerisinde elektronik, mekanik, patlayıcılar ve bunu fırlatma sistemlerini barındırmaktadır. Günümüzde en son teknoloji olan “At-Unut füzeleri” ise ciddi anlamda elektronik ve yapay zekâyı içeriyor. Sonuç olarak burada hedef olarak istenilen sonuçları elde etmek adına şirketlerin etkileşim içerisinde çalışarak büyük işlere imza attıklarını görüyoruz.
(S.B.): Savunma sanayi yatırımları bir ülkenin yarınlarını hayati ölçüde etkiliyor. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?
(Ö.T.): Çocukluk yıllarımızdaki anılarımıza baktığımızda hep birilerinin etrafında döndüğümüzü görürüz. Fiziksel, ekonomik ya da savunma alanında güçlü olan her zaman lider olur. Eğer siz dünyada söz sahibi olacaksanız ve “Burada ben varım” demek istiyorsanız, savunma sanayisinde bağımsız olmalısınız. Ancak yalnızca güçlü olmanız yeterli olmayabilir. Bunun yanında bağımsız olmanız da gerekmektedir. Bu durumun en önemli örneklerinden biri ise Libya’dır. Libya güçlü bir ülkeydi ancak bağımsız değildi.
(S.B.): Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var ise bizimle paylaşır mısınız?
(Ö.T.): Makine ve Kimya Endüstrisi tarafından üretimi yapılan tüm mühimmatlar üniversitemiz laboratuvarlarında mevcuttur. Üniversite- sanayi iş birliği çerçevesinde sağlanan destekler kapsamında; TG Savunma tarafından üniversitemize verilen çok kıymetli üç havan, Canik tarafından hediye edilen çok değerli beş adet silah ve Bozkurt Savunma tarafından verilen uzun namlulu silahlar öğrencilerimizin pratik yapmalarında büyük yarar sağlamaktadır. Son olarak Üniversite-Sanayi iş birliğinde verilen tüm destekler adına firmalarımıza teşekkürlerimizi sizin aracılığınızla sunmak istiyorum.