Planlamaya İhtiyacımız Var!

Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 23 Eylül 2025 tarihli yazısı: Planlamaya İhtiyacımız Var!

Abone Ol

Zaman, mekan, ihtiyaçlar, hedefler, kısıtlar / olanaklar; hayatın şifreleri bunlardır...

Hem bireysel, hem kurumsal hem de devlet olarak ekonomik faaliyet ve kararları bir programa bağlamak zorundayız.

Tıpkı taktiklerin stratejinin içinde yer bulması gibi, hayatı düzenleyen program da, genel planın parçası olarak belirir.

Planlama bu nedenle büyük kutup yıldızdır...

Kaldı ki Türkiye, planlama anlayışının yararını kalkınma sıçraması yaptığı evrelerde görmüş ve bence dünya çapında bir kurum olan Devlet Planlama Teşkilatından çok yararlanmış bir ülkedir.

Tüm bu gerçeklerin ışığında "Planlama", ekonominin hayatından asla çıkarılmamalıdır.

Saydam bir anlayış ve bilgi temeline dayanan planlama yönetimlerin en işlevsel dayanağıdır.

Dahası planlama anlayışı ve yaklaşımına derinlik kazandırılabilir..

Şöyle ki; Türkiye sektörel, bölgesel dikey planlamayı tanımış ve uygulamaya çalışmıştır.

Ancak bu kazanım ve deneyim korunarak, artık yatay planlamaya da geçilmelidir..

Bu (yatay planlama-bk.); sektörler, üretim girdileri arası iş birliği demektir.

Dikey ve Yatay sonuçta Planlamaya, gerek piyasa dengeleri, gerek büyümede istikrar açısından ihtiyacımız büyüktür...

Yalnız istikrar değil uygulama açısından da planlama gerçek bir kontrol kalemidir.

Bizim hedeflerimiz vardır!

Her yıl belli sayıda fabrika, okul, hastane, küçük - orta işletme açılmalı; sürdürülebilir gelişme sağlama alınmalıdır...

Bu hedefler doğrultusunda makro yol göstericiliğin izleğinde planın programın bir de araçları olmak gerekir:

Öz + sermaye (doğal kaynaklar + Kasa / bütçe) artı bilgi/ yönetim: planın cephanesi de bu kalemlerden oluşur...

Bu araçlara bir de felsefe, öngörü, ilke manzumesi eklenirse; tüm varidatı mal ve hizmete dönüştürüp, önce içeriyi doyurup sonra dışarı satmak; planın başarısı, bütçenin performansını belirleyecektir...

Plan, program ve kalkınmanın ruhu içinde; karşılaştırmalı üstünlük kuramının içine, teknoparkları, OSB'yi, nanoteknolojiyi, know-how'ı koyuyorum;

Türkiye'nin gücü buralarda yükselecektir, diyorum...

Ve hayat planında yurttaşları pahalılık karşısında ezdirmemek için, mutlaka kamu yatırımlarının gereğini hatırlamak istiyorum; etkin bir planın ancak verimli kamu yatırımları ile ete kemiğe bürünebileceğine inanıyorum.

Kaldı ki, hayatın ve üretimin içinde kamu olmazsa ve ekonomide "soğuma" ve "ısınma" kalibrasyonunu sağlayacak enstrümanlardan yoksun kalırsanız, vites atar, yokuş aşağı veya geriye gidersiniz; bunu önleyecek olan da Plan ile bağdaşır program, karma ekonomi anlayışına yaraşır yatırım ve denetim ortamı olmak gerekir...

Nihayet ve nihai olarak, Türkiye, mutlak anlamda kalkınmacı, toplumcu, halkçı, planlamacı ekonomiye yönelmelidir...