Claude Monet’nin 1890-1891 yıllarında yaptığı Samanlıklar serisi, sadece kırsal yaşamı değil, değişen ışığın ruh haline etkisini anlatıyor.

Giverny’deki evinin hemen yakınındaki tarlaları resmeden Monet, bu sade görünen yığınları resmetmekle yetinmiyor onları birer ışık ve atmosfer güncesine dönüştürüyor.

Eserin Adı: Samanlıklar (Les Meules / Haystacks)

Eserin Tarihi: 1890-1891

Eserin Boyutları: Yaklaşık 72.7 cm x 92.1 cm (serinin en bilinen tablosu için)

Eserin Ağırlığı: Yaklaşık 6-9 kg

Eserin Sanatçısı: Claude Monet

Claude Monet, resimlerinde genellikle çiçek bahçeleri, göletler ve tarlalar gibi doğal manzaraları işlemiştir. Renkleri ve ışığı kullanma şekliyle tanınır. İzlenimcilik akımının kurucularından biridir.

En bilinen eserlerinden biri de kendi bahçesindeki nilüfer çiçeklerini çizdiği tablolardır. Monet, hayatı boyunca doğayı gözlemleyerek resmetmiştir.

Işıkla Dans Eden Saman Yığınları

James Gunn’dan Süpermen 2 Müjdesi Geldi
James Gunn’dan Süpermen 2 Müjdesi Geldi
İçeriği Görüntüle

Claude Monet’nin Samanlıklar (Les Meules) serisi, ilk bakışta sıradan bir tarla görüntüsü gibi görünebilir. Ancak yakından bakınca işler değişiyor.

Her bir tablonun arkasında sabır, doğa gözlemi ve ışığın en küçük oyununu yakalama arzusu yatıyor. Bu resimlerde saman yığınları değil, günün enerjisi var adeta!

Monet, Giverny’deki evinin hemen yanındaki tarlalarda yer alan buğday yığınlarını (ya da belki arpa ya da yulaf) günün farklı saatlerinde, mevsimlerin değişimiyle birlikte defalarca resmetmiş. Aynı açıdan, farklı zamanlarda, farklı ışık oyunlarıyla... Çünkü onun için asıl konu ışıktı.

Saman Yığını Değil, Atmosfer Güncesi

Bu resimlerdeki figür aslında oldukça mütevazı: Harman zamanı biriktirilip kuruması için bırakılmış büyük tahıl yığınları. Ancak Monet bu figürü, ışığın gökyüzünden yere düşüşünü gözlemlemek için bir araca dönüştürmüş.

Her yığın, sabah sisiyle örtülmüş, gün batımının sıcak renklerine bulanmış ya da karlar altında parlayan farklı bir ruh halini yansıtıyor.

Bir Ressamın Işıkla İmtihanı

Monet, Samanlıklar serisini yaparken aynı anda 10’dan fazla tuvali dışarıya taşırmış.

Güneş çıktığında birine, hava bulutlandığında diğerine yönelirmiş. Yardımcısı Blanche’in el arabasıyla tuvalleri taşıdığı bile olmuş. Çünkü Monet’ye göre ışık birkaç dakika içinde bile değişiyordu ve her ışığın kendi tuvali olmalıydı!

O kadar takıntılıydı ki, bazı tabloları stüdyosunda tekrar düzenlemiş. Gerekirse beğenmediği resimleri imha etmiş. ‘Işığı yakalayamadım’ diyerek baştan başlamaktan çekinmemiş.

Kırsaldan Evrensel Bir Simgeye

Monet için buğday yığınları sadece tarımın bir parçası değildi. Onlar aynı zamanda toprağın verimliliğini, köylülerin alın terini ve kırsal zenginliği temsil ediyordu.

19. yüzyıl Fransası’nda kırsal yaşamın sakinliğini ve güvenini yansıtan bu yığınlar, Monet’nin fırçasıyla evrensel bir huzur simgesine dönüştü.

Yığınların Ötesinde Bir Şey

Claude Monet’nin Samanlıklar serisi, basit bir tarla manzarasını ışığın, mevsimin ve insan ruhunun bir temsiline çeviriyor. Bu resimlerde saman değil, zaman var. Işık var. Duygu var.

Kısacası, Monet bir yığın samanı alıp, ona sanat tarihinin en ışıltılı hikayelerinden birini yazdırmış. Ve bu hikaye, her baktığınızda değişen bir tablo gibi...

Muhabir: Tuğba Ergen