Sarıyer’in Feryadı!

Dr. R.Bülend KIRMACI'nın 5 Aralık 2025 tarihli yazısı: Sarıyer’in Feryadı!

Abone Ol

Bu gün sizlere Kongre üyesi olduğum Sarıyer Spor Kulübünden söz edeceğim.

Çocukluğumda ailemle geçirdiğim nadir mutlu günlerimin adresidir: Sarıyer.

Denizcilerin yönettiği orduevinin hemen yanında meydanda ahşaptan bir baraka ve üzerinde Sarıyer’in arması vardı; içimden derdim ki: “bir gün burada bu kulüpte oynayacağım!”

Ancak 1974’te Chelsea alt yapısından aldığım davete de karşı gelmişti ailem ve futbol değil ekonomi üzerine kariyer yaptım.

Nicedir Sarıyer’i, Sarıyer futbol takımını hatıraların özüyle, gönül gözüyle izlemekteyim…

Kökleri neredeyse bir asra dayanan, 1940 yılında resmen kurulan Sarıyer Spor Kulübü, bir ilçe takımı olmanın çok ötesinde;

Balkan Kupası müzesinde ve süper lig tarihindeki imzası tüm spor kamuoyunun belleğinde...

Geçen sezon 2. Ligde görkemli bir zafer sonucunda halen 1. Ligde mücadele ediyor Sarıyer.

Sezonun başlangıcında “son anda” genç bir ekip yönetimi üstlendi Başkan Emre Yaldız’ın tespitiyle: “çoğu 40 yaşın altında” ve büyük özverilerle kulübü ligde tutmaya çalışıyorlar.

Kulüp Müdürü Şeref Bey ve özverili arkadaşları da Sarıyer için adeta çırpınıyorlar.

Burada bir parantez açmak isterim: Ben yurt içinde ve yurt dışında Sarıyer’in taraftarı gibi bir taraftar görmedim diyebilirim: Onların da çoğunun yaşı genç ve ancak deplasman iç saha demeden Beyaz Martının yanındalar ve evet: 90 dakika hiç susmuyorlar.

Sarıyer ise genel olarak sessiz bir feryat içinde!

Endüstriyel Futbolun sert rekabet ortamında ayakta kalmak hatırı sayılır maddi olanakları gerektiriyor; kent takımlarının arkasında belediyeler, “büyük takımların” çevresinde “para babaları” var; Sarıyer bu açıdan yeterli desteklenmiyor.

Gördüğüm kadarıyla Belediye ve semtte konutu ve / veya iş yeri yerleşik varlıklı kişiler ve kurumlar da -en azından bu yıl itibariyle- Sarıyer’e yeterince ve etkince destek olmuş değiller.

Oysa bir çok “büyük” holdingin merkezi Sarıyer’de…

Bir dolu “ünlünün” villası bu semtin sınırları içinde…

Benim Ankara’dan gördüğümü onlar -yanı başlarında- sanırım görmezden geliyorlar!

Belediye ise, örneğin imeceyi de devreye alarak, en az 4 doğal çim saha yapabilir, bunları prefabrik soyunma odaları ve tribünlerle donatabilir, bu alanların işletmesini ve idamesini de Sarıyer kulübüne tevdi edebilir…

Gelişmiş ülkelerde yerel yönetim, spor kulübü, yöre halkı bir olur ve bu gibi dayanışmanın örnekleri çoktur ve inanın dostlarım gençler yetişirlerse ancak doğal çimlerde filizlenebilirler…

Ya da şu varlıklı insanlar, bilançosu kabarık şirketler, reklamlardan ekranlardan adeta “fışkıran” holdingler; birer ikişer Sarıyer’in sportif alt yapı gelişimi ve sporcu çocukların beslenmesinden okullarına kadar desteklenmesini neden düşünmezler?

Biz hep diyoruz ya “inançlı bir toplumuz” diye eyvallah öyleyiz peki ama Avrupa’daki kamu ve özel kuruluşlar kadar gençlerimize ve çocuklarımıza neden yatırım yapmıyoruz?

Evet 38 ilçesi ile Sarıyer küçük esnafların, börekçilerin, balıkçıların, sinesinde yaşayan işçilerin, memurların ve onların ailelerinin asli ve asil desteğiyle büyük bir uğraş, saygın bir savaşım veriyor…

Nasıl ki İstanbul Asya ile Avrupa’yı birleştiriyor, Sarıyer de, hem İstanbul’un Karadeniz ve Balkanlar’a açılan kapısını teşkil ediyor, hem de İstanbul’un semt takımlarını, amatör ruhları birleştiriyor...

Böyle bir tarihe, böyle bir semte, böyle bir armaya, böyle bir kültüre destek olunmayacak da kime destek olunacak acaba?

Bence varıyla yoğuyla tüm Sarıyer oturup bir daha düşünmeli…

Sarıyer Spor Kulübüne verilecek her desteğin, yapılacak her yardımın, sergilenecek her katkının gerçek kazananının gençler olacağı ve sporun, futbolun güzelliği, birleştiriciliği içinde bir semtten bir kente büyük bir mutluluk halesinin sağlanacağı kavranılmalıdır…

Tıpkı şampiyonluk senesinde olduğu gibi özgürce uçan Martıların, gururla takılan atkıların ve boğazda şanla seyreden takıların eşliğinde “bir şarkısın sen” sesleri, nidaları yankılanmalıdır…