Scarlett Johansson’un Mike Flanagan’ın yönettiği yeni “Şeytan” (The Exorcist) filmindeki rolü netleşti ve ortaya çıkan tablo, serinin klasik alışkanlıklarından bilinçli bir kopuşa işaret ediyor.
Johansson bu kez şeytanla doğrudan yüzleşen bir rahibe ya da travmalı bir anne değil; küçük bir kasabada görev yapan, karanlık bir dosyanın içine sürüklenen “çaylak bir dedektif” olarak karşımıza çıkacak.
Geçmişle Bağları Koparan Bilinçli Bir Tercih
Yeni film, önceki Exorcist yapımlarıyla doğrudan bir bağ kurmuyor. Bu da yönetmen Flanagan’ın, serinin ağırlığı altında ezilmek yerine, onu bilinçli biçimde geride bırakmayı tercih ettiğini gösteriyor.
Geçmişte yaşanan hayal kırıklıklarının ardından bu yaklaşım, Universal ve Blumhouse cephesinde bir “yeniden başlama” hamlesi olarak okunuyor.
Flanagan’a Tam Yetki, Johansson’a Ağır Yük
Flanagan’a bu film için “tam yaratıcı özgürlük” verildiği konuşuluyor.
Bu özgürlük ise Scarlett Johansson’un omuzlarına ciddi bir sorumluluk yüklüyor.
Çünkü Exorcist gibi kutsal sayılan bir markada, korkuyu karakter üzerinden taşımak oyuncunun performansına doğrudan bağlı.
Markayı Ayağa Kaldırma Çabası
Blumhouse’un bu filme yaklaşımı oldukça net: Exorcist markası yeniden ayağa kalkmalı.
Bunun sebebi sadece prestij değil; para da işin içinde…
Stüdyonun Universal’a sözleşme gereği iki Exorcist filmi borçlu olması ve serinin hakları için yapılan 400 milyon dolarlık yatırım, herkesi başarılı kılmaya mecbur bırakıyor.
2023’teki “Exorcist: İnançlı”nın (The Exorcist: Believer) gişede yaşadığı ağır hayal kırıklığı da bu baskıyı artırıyor.
Sonuç Olarak
Scarlett Johansson’un Exorcist evrenindeki rolü, serinin geleceği adına küçük ama kritik bir işaret veriyor: Bu kez şeytan soruşturularak anlatılacak.
Eğer Flanagan ve Johansson bu karanlığı gerçekten karakter üzerinden inşa edebilirse, Exorcist belki de yıllar sonra ilk kez korkutmayı da başarabilir.
Aksi halde bu deneme de, markanın uzun yenilgi listesine eklenen bir dipnot olarak kalır.