ARDA KEMAL ATAY
Tarihçi, yazar Sinan Meydan, Atatürk’ün Türk milletine olan inancından şöyle bahsetti:
“1. Dünya Savaşının son günleriydi. Osmanlı İmparatorluğu birçok cephede yenilmişti. Galiçya’da Yemen’e kadar Sarıkamış’tan Çanakkale’ye kadar ağır kayıplar vermiştik. Başkentte bile insanlar geçim sıkıntısı çekiyordu. İstanbul’da ekmeklik un bile yoktu. Fakat burada gördüğünüz bu belge, savaşın kaybedilmesine rağmen Mustafa Kemal Paşa’nın umudunu kaybetmediğini, inancını koruduğunun göstergesidir. İnancının iki tane kaynağı var. Biri millete duyduğu güven, diğer, gençliğe duyduğu inanç. Türkiye Cumhuriyetini ikinci yüzyıla taşıyacak olan da bu iki değerdir. Cumhuriyetimizi millete inanan ve güvenen, kendine inanan ve güvenen bir grup umudunu kaybetmeyen insan kurdu. Öncelikle bunu unutmamak lazım. Bizim cumhuriyetimiz sıradan bir cumhuriyet değil. Yok olmak üzereyken bu topraklardan sökülüp atılmak üzereyken bir İstiklal savaşı verdik. O İstiklal Savaşı'nın kanıyla, bu cumhuriyetin temelini attık. Dolayısıyla dünyanın en özel, en kutsal ve en zor işini başardık. Bizim cumhuriyetimiz, masa başında ilan edilmiş sıradan bir cumhuriyet değildir. Temelinde, olağanüstü bir mücadele vardır. Emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık savaşı vardır. Bunu asla unutmamak gerekiyor. Cumhuriyetimiz, umudunu kaybetmeyen adamın ve arkadaşlarının eseridir. Bu millete ve gençlere duyduğumuz inanç ve güven, bizi ikinci yüzyılın muasır medeniyetler düzeyi üstüne taşıyacaktır. Buna yürekten inanıyorum.”
“Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya Savaşını kaybetti. Çok ağır yenilgi aldı ve bir anlaşma yaptı. Mondros Ateşkes Antlaşması. Bu anlaşmadan hemen sonra devletin başkenti işgal ediliyor. İstanbul’u neden işgal ediyorlar? Milleti korkutmak için… Devleti yönetenleri sindirmek için… Sürecin ilk başlarında kendilerine bağımlı hale getirmeyi başardılar. İstanbul işgal edildiği gün, 13 Kasım 1918’de kaderin garip bir cilvesidir ki umut verici bir şey yaşandı. İstanbul işgal edildiği saatlerde, Haydar Paşa Tren Garı’nda bir tren durdu. Adana’dan inen bir tren... İçinden Mustafa Kemal Paşa iniyor. İstanbul’a geldiğinde başkentin işgal edildiğini gördü. Yanında yaveri Cevap Abbas Bey vardı. Tablo karşısında Cevat Abbas Bey hüzünlendi, gözleri nemlendi. Mustafa Kemal onun omzuna dokunarak, “Endişelenme Abbas. Geldikleri gibi giderler!” dedi. Cumhuriyet, işte bu inancı taşıyan adamın ve bir grup arkadaşının eseridir”.
“O pes etmedi. İnancını yitirmedi” diyen Sinan Meydan konuşmasına şu sözlerle devam etti: Şişli’deki evinde arkadaşlarını davet ederek planlar yapıyor. ‘Vatanı nasıl kurtaracağız’ı konuşuyor. Çünkü işgalciler hükümeti teslim almış. Saray, İngilizlerin bir dediğini iki etmiyor. “Biz bir şeyler yapmalıyız” diyor Mustafa Kemal. Bu anlamda Anadolu’ya geçmeye ve orada milletle hareket etmeye, düşmana karşı bir direniş başlatmaya karar veriyor. Onu gönderenler Damat Ferit Paşa neden gönderdi? İngilizlerin Anadolu’da rahatsız oldukları bazı gelişmeler vardı. Karadeniz ve civarında Türkler ayaklanmıştı. Doğu Anadolu’da Türkler örgütlenmiş ve direnmeye başlamışlardı. İngilizler bundan rahatsız oldu ve Anadolu’daki bu Türk direnişinin önlenmesini istediler. Onun için Damat Ferit, Mustafa Kemal’i bir heyetle, müfettiş olarak bu ayaklanmayı durdurması için gönderdi. İstanbul’daki Saray, İngilizlerin isteği yapılmazsa daha kötü felaketlerle karşılaşacağını düşünüyor. Peki, Mustafa Kemal ne düşünüyor? O, tam tersini düşünüyor. Anadolu’ya geçip düşmana karşı direniş başlatmayı planlıyor ama bunu onu gönderenlere söylemiyor tabii ki.”
“Bütün Bu Mücadelenin Önderi Mustafa Kemal”
“Tarih, 23 Nisan 1920. Mustafa Kemal Paşa Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açıyor. Mustafa Kemal Paşa o meclisi açarken kalabalık bir kitle meclisin önünde toplanıyor. İnsanlar orada büyük bir heyecan duyuyor. Burada bir direniş mekanizmasının kurulduğunu fark ediyorlar. O meclis ve o meclisin kurduğu cumhuriyet… Bütün bu mücadelenin önderi Mustafa Kemal. Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasa Ankara’da bu meclis toplanamazdı ve cumhuriyet ilan edilemezdi. Mustafa Kemal Paşa meclisteki açılış konuşmasında, “Meclisin üstünde hiçbir güç ve kuvvet yoktur” dedi. Artık tek güç TBMM’dir.”