Sanat tarihinin en hüzünlü ve üzerinde en çok spekülasyon yapılan hadiselerinden biri olan Vincent Van Gogh’un kulak kesme hikayesi, dâhilik ile ruhsal kırılganlık arasındaki o ince çizgiyi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Hollanda’nın sessiz bir köyünde başlayan yaşam yolculuğu, dünya resim sanatını kökten sarsacak eserlere imza atmasıyla sonuçlansa da, sanatçının iç dünyasındaki fırtınalar trajik olayların habercisi olmuştur. 27 yaşında ressam olmaya karar veren ve sadece 10 yıllık sanat hayatına devasa bir miras sığdıran Van Gogh’un yaşamı, bugün bile bilim insanları ve sanatseverler tarafından büyük bir merakla inceleniyor. Özellikle 1888 yılının sonunda yaşanan o karanlık gece, efsanevi ressamın trajedisinin ve sanatındaki derin acının en somut simgesi haline gelmiş durumda.

Ressamın İlk Yılları ve Sanata Adanmış Bir Hayat

Vincent van Gogh, 30 Mart 1853 tarihinde Hollanda’nın Zundert köyünde, dindar ve katı kuralları olan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı.

Sanatçı bir çevrede büyümesine rağmen ressam olma kararını ancak 27 yaşında alabilen Van Gogh, çocukluk yıllarını yatılı okullarda geçirdi ve bu dönemde yaşadığı derin üzüntüler nedeniyle içine kapanık bir karakter geliştirdi.

Çeşitli mesleklerde deneyim kazandıktan sonra 1881 yılında resim çalışmalarına ağırlık vererek sanat tarihinin akışını değiştirecek adımları atmaya başladı.

Paris ve Arles Dönemindeki Renk Dönüşümü

Sanatçının kariyerindeki en büyük kırılma noktalarından biri 1886 yılında Paris’e taşınmasıyla gerçekleşti.

Burada empresyonist sanatçılarla kurduğu temaslar, onun kasvetli paletini canlandırarak daha parlak renkler ve eğlenceli temalar kullanmasını sağladı.

1888 yılında ise Fransa’nın güneyindeki Arles şehrine taşınarak yerel manzaraları ve bitkileri tuvaline aktarmaya başladı.

Vakıf Müzeleri 2025 Yılında Milyonları Ağırladı
Vakıf Müzeleri 2025 Yılında Milyonları Ağırladı
İçeriği Görüntüle

Bu dönemde kurduğu Sarı Ev isimli stüdyo, yakın dostu Paul Gauguin ile beraber çalışma hayalinin de merkezi oldu.

23 Aralık Gecesi Yaşanan Trajik Olay: Gerçekten Kulağını Kesti mi?

Sanat dünyasında en çok tartışılan konu olan Van Gogh’un kulağını neden kestiği sorusunun cevabı, 1888 yılının 23 Aralık gecesinde gizlidir.

Yaklaşık dokuz hafta boyunca Paul Gauguin ile aynı çatı altında çalışan Van Gogh, fikir ayrılıkları ve yoğun çalışma temposunun getirdiği gerginlikler nedeniyle dostuyla şiddetli bir tartışma yaşadı.

Bu büyük kavganın ardından derin bir bunalım yaşayan ünlü ressam, bir ustura kullanarak sol kulağının bir kısmını kesti.

Olayın hemen ardından hastaneye kaldırılan sanatçı için uzun bir tedavi süreci başladı.

Van Gogh’u Bu Karara İten Psikolojik Nedenler Neydi?

Ressamın bu trajik eylemi gerçekleştirmesinin arkasında yatan sebepler hakkında araştırmacılar farklı görüşler ileri sürmektedir.

Bir kesim, Van Gogh’un beynini yoran halüsinasyonlar ve gaipten gelen sesler nedeniyle bu acıya son vermek istediğini savunmaktadır.

Bununla beraber o dönemde aşırı absinthe tüketimi, şiddetli depresyon ve psikotik ataklarla mücadele eden sanatçı için Paul Gauguin ile yaşadığı kavga, kurmak istediği sanatçı topluluğu hayalinin sonu anlamına geliyordu.

Kardeşi Theo’nun evlilik hazırlıkları yapması da Van Gogh’un üzerindeki yalnızlık ve terk edilmişlik hissini derinleştirerek ani bir psikoz krizini tetikledi.

Acının Tuvale Yansıyan Güçlü İzleri

Yaşadığı tüm ruhsal travmalara ve trajedilere rağmen Vincent Van Gogh, resim yapma tutkusundan asla vazgeçmedi.

Aksine, çektiği acılar ve iç dünyasındaki karmaşa onun fırça darbelerine ve renk tercihlerine çok daha güçlü bir şekilde yansıdı.

Arles’teki son yıllarında sanatını en üst seviyeye taşıyan ressam, 29 Temmuz 1890 tarihinde henüz 37 yaşındayken vefat etti.

Yaşadığı dramatik olaylar ve sanatındaki devrim niteliğindeki değişimler, onu kulağı kesik ressam olarak tarihin unutulmazları arasına yerleştirdi.

Muhabir: Merve Kesgin