SİBEL BAY
Binlerce yıldır filozoflar ve bilim insanları zamanla ilgili teoriler öne sürmüş ve bu konu üzerine tartışmışlardır. Ancak çok azı herhangi bir fikir birliğine varabilmiştir. Bir olayı veya bunların süresini veya aralarındaki süreyi tanımlamak için zamanı kullanırız. Bu hem günlük konularda hem de matematikte geçerlidir. Halk dilinde, yaşamın ileriye doğru hareketinden bahsederken "zaman ilerliyor" şeklinde bir yargı kullanılırken, fizikçiler ise algılanan bu deneyimi "zamanın oku" olarak nitelendirmektedir.
Zaman Bir Yanılsamadır
Zaman, deneyimlerimiz (geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek), varoluşun herhangi bir temel özelliğinden çok kendi öznelliğimizle ilgilidir. Modern fizikçilerin çoğu da artık bu görüşe katılmakla birlikte yerel düzeyde insan zihnimiz aracılığıyla algıladığımız zamanın, evrensel ölçekte zamanın doğuştan gelen davranışından çok farklı olduğu açıklanmaktadır.
Zaman Bir Boyuttur
Teknik olarak bu, evrenimizdeki her noktanın, birbirine dik üç düzlem boyunca bir koordinatla takip edilebilen fiziksel bir adrese sahip olduğu anlamına gelir.
Zamanın bir boyut olmasını gerektiren bilinen bir fizik yasası yoktur ancak Albert Einstein'ın özel görelilik teorisi tam da bu önermeye yol açmıştır. Dördüncü boyut olarak adlandırılan zamanın, bilim adamlarının uzay-zaman olarak adlandırdığı bir süreklilik içinde üç boyutlu uzayla kesintisiz bir şekilde örüldüğü artık yaygın olarak kabul edilmektedir.
Zaman Görecelidir
Einstein'ın iddiaları uzay-zamanın birbirine bağlılığıyla sınırlı değildi. Özel görelilik, zaman ve hızın doğrudan ilişkili olduğu fikrini ortaya attı. "Zaman genişlemesi" olarak bilinen ilke, hareket halindeki şeyler için zamanın yavaşladığını belirtir. Buna göre, bir şey ne kadar hızlı giderse, zaman da o kadar yavaş akar.
Sayısız deney, hareket halindeki saatlerin, hareketsiz durumdaki senkronize saatlere göre daha yavaş ilerlediğini gösteren teoriyi kanıtladı. İnsan hızlarında tespit edilemese de, zaman genişlemesinin etkileri kişi ne kadar hızlı seyahat ederse o kadar büyük olur. Aslında, Dünya'dan ışık hızıyla iki yıllık bir gidiş-dönüş uzay uçuşu yapmak, yeryüzünde 30 yıla eşdeğer olacaktır.
Zamanda Yolculuk Mümkün Olabilir
Varoluşun popüler konusu, zamanda yolculuk tartışmasının ihtimali üzerinedir. Konuyla ilgili sayısız kitap, film ve TV şovu olmasına rağmen bilim, zamanda yolculuğun akla yatkın olduğuna dair kanıt konusunda yetersiz kalmıştır.
Einstein'ın görelilik teorisi burada bir kez daha devreye girerek zaman yolculuğunun gerçekten mümkün olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte ışık hızına yakın bir hıza yaklaşmayı gerektirse de bu şu anda mühendislik kapsamımızın dışında bir şeydir. Yine de, eğer bu teknik engel çözülebilir olursa, matematik geçmişe değil, yalnızca geleceğe doğru zaman yolculuğunun mümkün olduğunu destekler. Hem ileri hem de geri yolculuğa izin verebilecek bir diğer popüler kavram da uzay-zamanın bükülmesidir.
Zaman Başka Bir Yerde Var Olabilir
Gittikçe artan sayıda birçok bilim insanı, evrenimizin pek çok evrenden biri olabileceğine inanıyor. Çoklu Evren hipotezi, bizimkinin dışında bir ila sonsuz sayıda başka evrenin olabileceğini öne sürüyor. Bazıları bu evrenlerin aynı olacağını veya bizimkilerden çok az farklı olacağını öngörürken, diğerleri tamamen benzersiz olduğunu hayal ediyor.
İlk durumda, zamanın var olması ve evrenimizde olduğu gibi davranması muhtemeldir. Ancak kökten farklı bir evrende zamana benzer bir şey ya da belki daha da akıllara durgunluk veren ve ilginç bir şey var olabilir. Bu durumda, evrenlerinin nasıl işleyeceğini hayal etmek neredeyse anlaşılmazdır.
Zaman Birinin Yaratması ile Meydana Gelmiş Olabilir
The Matrix'te Keanu Reeves'in oynadığı karakter Neo, algılanan deneyimlerinin hepsinin karmaşık bir bilgisayar programı içinde gerçekleştiğini, gerçek zihninin ve bedeninin ise yapay zekâyı esir alanlar için biyoelektrik enerji ürettiğini keşfettiğinde şaşkına döner. Simülasyon hipotezi olarak bilinen gerçek bir bilimsel kavram, benzer bir olasılığı ciddi bir şekilde ele almaktadır:
Hipotez, bedenlerimizin ve zihinlerimizin robotlar tarafından gasp edildiğini iddia etmez. Bu hipotez, gerçekliğimizin simüle edilmiş bir deneyim olduğunu, neyin "gerçek" olduğuna dair varsayımlarımızın bir tür dışsal, daha yüksek zekânın ürünü olduğunu belirtir. Eğer bu gerçekten doğru olsaydı, zaman da dâhil olmak üzere tüm deneyimlerimiz, şu anda içinde bulunduğumuz simüle edilmiş dünya için özel olarak yaratılmış algoritmik bir yapı olurdu.
Zaman Döngüseldir
Döngüsel Evren teorisi, evrenin doğduğunu, çöktüğünü ve sonra yeniden doğduğunu öne sürmektedir. Gerçeklik, bir yanda Büyük Patlama, ardından bir genişleme dönemi, daha sonra bir daralma dönemi ve diğer yanda Büyük Çöküş ile sınırlandırılmıştır. Muhtemelen ebedi olan bu döngü, öncül veya ardıl evrenlerin içeriğini belirtmez. Ancak eğer bunlar bizim şu andaki varlığımıza benziyorsa, uzay ve zamanın da onların içinde bulunması muhtemeldir.
Zaman Sonsuzdur
Evrenimiz hayal edilemeyecek kadar büyük olsa da çoğu fizikçi hâlâ onun sonlu olduğuna inanmaktadır. Ancak Çoklu Evren hipoteziyle bazı benzerlikleri paylaşan Çoklu Dünyalar yorumu, bizimkine benzer, olabilecek her şeyin olduğu sonsuz sayıda dünya veya evren olduğunu belirtir. Eğer bu doğruysa, zamanın kendisi sonsuz sayıda örnekte meydana geliyor demektir. Bu da onun hiçbir zaman gerçekten "sona eremeyeceği" anlamına gelir.