ARDA KEMAL ATAY

TAFED Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Shereton Oteli’nde aşçıbaşı olan Şef Zeki Açıköz, son çıkardığı ‘Siyaset Sofrası’ kitabına ilişkin konuştu.

Şef Zeki Açıköz, ‘Siyaset Sofrası’ kitabına ilişkin olarak, “Neden bir yemek kitabı değil de siyaset sofrası diye soracaksınız? Burada aslında kendi anılarımızla beraber mesleğimizin zaman içerisindeki dönüşümünü ele aldım. Burada sadece siyasiler anlatılmıyor. Mesleki anlamda da gençlere birebir mesajlar var” dedi. Bülent Ecevit’ten Demirel’e, Kraliçe Elizabeth’den Obama’ya kadar dönemin önemli siyasi isimlerine yemekler yapan Şef Açıköz, “40 yılı aşan meslek hayatımda aralarında Kraliçe Elizabeth, Vladimir Putin ve Barack Obama’nın da olduğu dünya liderlerine hizmet etme fırsatı buldum. Bunun yanında cumhurbaşkanlarından başbakanlara, bakanlardan milletvekillerine kadar Türk siyasetinin birçok önemli ismine yemek yaptım” dedi.

Aşçılık ile tanışma serüveninden bahseden Zeki Açıköz, “Biz bu meslekle görücü usulü evlendik” dedi.

Tırnak Çatlamasının Nedenleri Nelerdir? Tırnak Çatlamasının Nedenleri Nelerdir?

1979 yılında 14 yaşında başlayan Şef Zeki Açıköz, “Mesleğe başlarken benim için ‘eti senin, kemiğimi benim’ dediler ve bu işe başlattılar. Şu sözü çok seviyorum; ‘Ya sev, Ya terk et.’ Dolayısıyla biz bu ilkeyle mesleğimize aşık olduk. Biz bu meslekle görücü usulü evlendik” ifadelerini kullandı.

Televizyondaki yemek programlarına ilişkin konuşan Şef Açıköz, aşçılığın televizyon programlarındaki gibi olmadığını ifade etti. Açıköz, “Televizyonda bir şov, bir senaryo çiziliyor. Gerçek hayat o değil. Örneğin şu anda otelin iki tane restaurantı bulunuyor. Odada kalanlar kahvaltılarını yapıyor, lobide olanlar yemeklerini yiyor. Akşama ziyafet var ve bir taraftan da onun hazırlığı yapılıyor. Televizyondaki gibi bir tane yemekle uğraşılmıyor. Aynı anda 6-7 tane aksiyon var” dedi.

“‘Ya sev, Ya terk et.’.”

“Bizim hikayemiz 19 Mayıs 1979’da başladı” sözleriyle konuşmasına başlayan Şef Zeki Açıköz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Mesleğe başladığım gün çok manidar bir gün. 19 Mayıs’ta tüm çocuklar coşkuyla bayram kutlarken ben o yaşımda mutfakta çalışmaya başlamıştım. Ailede aşçı sayısı çoktu. Sadece benim ailemde değil, memleketimdeki hemen her evde bu durum böyleydi. Aşçılık bize kalmış iyi bir miras. Mesleğe başlarken benim için de ‘eti senin, kemiğimi benim’ dediler ve bu işe başlattılar. Şu sözü çok seviyorum; ‘Ya sev, Ya terk et.’ Dolayısıyla biz bu ilkeyle mesleğimize aşık olduk. Biz bu meslekle görücü usulü evlendik.”

“Bu Alana İstekleri Olduğunu Zannediyorlar”

Okullarda aşçılık eğitimi de veren Şef Açıköz, “Eski dönem çocuklar ile yeni dönem çocuklar arasındaki farkı burada çok net görebiliyorsunuz” dedi. Öğrencilerin mesleğe olan ilgisinden bahseden Açıköz, “Bu alana istekleri olduğunu zannediyorlar. Bu işi yapacak olan kişi ‘sarımsak soyamam, balığa dokunamam’ diyemez. Görülür o aşkla, meşkle yapılan iş. Yıllardır bu işin içindeyiz. İstiyorum demek farklı şey, gerçekten istemek farklı şey. “Ya sev, ya terk et sözü gerçekten çok anlamlı bir söz. Sevmediğin bir işte başarılı olamazsın” ifadelerini kullandı.

 “Mesleğe İlk Başladığımda Zincir Otellerde Türk Aşçı Başı Yoktu”

Aşçılığa ilk başladığı yıllarda otellerde Türk aşçıbaşı bulunmadığını, tamamının yabancı aşçılardan oluştuğunu ifade eden Zeki Açıköz, şöyle konuştu:

“Ben bu mesleğe ilk başladığımda zincir otellerde Türk aşçı başı yoktu. Hepsi yabancı aşçılardan oluşurdu. Bugün gittiğinizde aynı yerli otellere, kaç tane yabancı aşçı başı var bakın. Kalmadı… Dolayısıyla yabancılar burada kendi ürünlerini kullanıyordu. Yıllarca bu otellerde Fransız tereyağları, kremaları kullandık. Onlar bunu yapınca milliyetçilik sayılmaz, ben yapınca aksine faşist ilan ediliyorum. Ben Türk’üm, tabii ki kullanacağım. Evet, o markaların kaliteleri var. Biz bu yerel ürünleri kullanacağız ama yerel firmalar da kendini geliştirmeye devam edecek. Gençlerimiz ülkesine kendi ürünlerini kullanarak sahip çıkmalı.”

Editör: Ersan AKBAŞ