Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji alanında uzman olan Prof. Dr. Ali Acar, Batı Nil Virüsü’nün nasıl teşhis edildiği ve nasıl yayıldığı konusunda detaylı açıklamalarda bulundu. Acar, Batı Nil Virüsü’nün doğada kuşlar ve sivrisinekler arasında bir bulaşma döngüsü oluşturduğunu ve virüsün birçok kuş türünde bulunduğunu ifade etti.
“Atların Enfeksiyon Nedeniyle Ölmesi Önemli Bir Belirti”
Açıklamaya göre, Batı Nil Virüsü, insanlarda Batı Nil Ateşi olarak bilinen hastalığa neden olurken, nadir durumlarda nörolojik rahatsızlıklara ve ölüme yol açabilen bir virüs olarak tanımlanıyor.
Virüsü taşıyan kuşların çoğunun hastalanmadığını ancak bazı türlerin, özellikle kargalar ve alakargaların, hastalığa yakalanıp öldüğünü belirten Acar, bu tür kuşların topluca ölmesinin, bölgedeki virüs yayılma yoğunluğunu gösteren bir işaret olabileceğine dikkat çekti. Acar, ayrıca, atların enfeksiyona yakalanması ve enfeksiyon nedeniyle ölümlerinin, Batı Nil Virüsü'nün bir bölgede bulaştığını gösteren önemli bir belirti olduğunu vurguladı.
Bulaşma Yolları
Acar, Batı Nil Virüsü’nün teşhisinin, kan veya omurilik sıvısında virüse karşı oluşan antikorların veya doğrudan virüsün tespit edilmesiyle yapıldığını açıkladı. Virüsün insana bulaşma yollarını ise, genellikle virüsü taşıyan sivrisineklerin ısırması, kan ve organ nakilleri, hamilelik ya da emzirme sırasında anneden bebeğe geçiş olarak sıraladı.
"Belirtiler Nadiren Birkaç Haftaya Kadar Uzar”
Acar, Batı Nil Virüsü'nün insanlara tokalaşma veya sarılma gibi sosyal temas yoluyla geçmediğini belirtti. Ayrıca, öksürme, hapşırma veya öpüşme gibi yollarla da bulaşma riski bulunmadığını ifade etti. Hastane ortamında, sağlık çalışanlarının standart önlemleri aldığı sürece virüsle teması engellenmiş olacağını vurguladı.
Virüsün belirtilerinin farklılık gösterebileceğine işaret eden Acar, virüsle enfekte olan kişilerin yaklaşık yüzde 80'inde herhangi bir belirti görülmediğini açıkladı. Enfekte bireylerin yüzde 20'sinde ise, sivrisinek ısırığından 2 ila 14 gün sonra ateş, baş ağrısı, vücut ağrısı, bulantı, kusma ve nadiren cilt döküntüleri gibi hafif semptomların ortaya çıkabileceğini belirten Acar, belirtilerin genellikle birkaç gün sürmekle birlikte, nadiren birkaç haftaya kadar uzayabileceğini aktardı.
Acar, virüsün çok az bir kısmında, yaklaşık yüzde 0,5 ila 1 oranında, santral sinir sistemini etkileyen ciddi hastalık tablolarına yol açabileceğini ifade ederek, “Bu ağır durumlar, ensefalit (beyin iltihabı), menenjit (beyin zarlarının enfeksiyonu) veya gevşek felç (çocuk felcine benzer semptomlar) gibi merkezi sinir sistemi hastalıklarını içerebilir” dedi.
“Şiddetli Vakalarda İyileşme Birkaç Hafta veya Birkaç Ay Sürebilir”
Acar, Batı Nil Virüsü'nün neden olabileceği belirtiler arasında baş ağrısı, yüksek ateş, ense sertliği, şuur kaybı, koma, titreme, nöbetler, kas zayıflığı ve kas felçlerinin yer alabileceğini belirtti. Şiddetli vakalarda iyileşmenin birkaç hafta veya birkaç ay sürebileceğini ifade eden Acar, merkezi sinir sistemini etkileyen ciddi hastalıklara yakalanan her 10 kişiden birinin hayatını kaybettiğini söyledi. Ayrıca, Batı Nil Virüsü'nün neden olduğu ensefalit veya akut gevşek felçten iyileşen hastaların genellikle kalıcı nörolojik hasarlar yaşayabileceğini vurguladı.
Acar, virüsün bazı durumlarda ağır hastalıklara yol açabileceğini ve bu riskin özellikle ileri yaş, kanser hastalığı, diyabet, hipertansiyon, böbrek yetmezliği ve organ nakli gibi durumları olan kişilerde daha yüksek olduğunu açıkladı.
Kişisel Korunma Yöntemleri
Hastalığın önlenmesine yönelik etkili bir aşının henüz mevcut olmadığını belirten Acar, virüsten korunmanın temel yöntemlerini sıraladı. Bu yöntemler arasında sivrisinek ağlarının kullanımı, perdeli veya klimalı odalarda uyuma, vücudu büyük ölçüde kapatan giysiler giyme ve sivrisinek kovucu ürünlerin kullanımı gibi kişisel korunma önlemleri yer alıyor.