Shaun Tan’ın Rules of Summer adlı eserinde yer alan ‘Never Leave a Red Sock on the Clothesline’ (kırmızı çorabı asla çamaşır ipinde bırakmayın) sahnesi, bakar bakmaz içimizi hafifçe sıkan o tanıdık duyguyu uyandırıyor.
Küçük bir hata, söylenmeyen kurallar ve ne olacağını bilememenin yarattığı korku…
Basit Bir Çorap ve Büyük Bir Hata

İlk bakışta her şey çok sıradan. Bir bahçe, bir çamaşır ipi ve ipte unutulmuş kırmızı bir çorap. Ama çocuk dünyasında bu çorap sıradan değil. Orada duruyor olması, hatanın fark edildiğini ama artık geri alınamadığını hissettiriyor.
Sessizliğiyle Korkutan Kırmızı Tavşan

Bahçenin ortasında duran dev kırmızı tavşan bağırmıyor, saldırmıyor, kıpırdamıyor bile. Sadece bakıyor. Belki de en korkutucu olan tam olarak budur. Çünkü çocuklar için tehdit her zaman bağırarak gelmez. Bazen sadece orada durur. Açıklaması yoktur ama varlığı yeterince baskındır.
İki Kardeşin Korkusu

İki kardeşin hali sahnenin kalbine dokunur. Büyük kardeş, küçük kardeşin ağzını kapatmıştır. Hem korur hem susturur. O an, korkuyu iliklerimize kadar hissettirir. Çünkü bu refleksi tanırız sakın ses çıkarma, görünme, fark edilme.
Çocuklar için asıl korku hata yapmak değil, yapılan hatadan sonra ne olacağını bilmemektir.
Her Şeyi Gören Karga

Sahnenin diğer ucunda bir karga vardır. Sessizce izler. Kırmızı tavşanın henüz fark etmediği iki kardeşi görmektedir.
Karga ses çıkaracak mı? Çocukların yerlerini ele verecek mi? Yoksa bu sessizliğe ortak mı olacak? Tan bu soruyu cevapsız bırakır. İzleyiciyi, o rahatsız edici bekleyişin içinde bırakır.
Mekan ve Güven

Tüm bunlar sıradan bir banliyö bahçesinde geçer. Güvenli olması gereken bir yerde. Çitler, sınırlar, düzen vardır ama hiçbirinin koruyucu bir anlamı kalmamıştır. Bu sahnede korku, masal diyarlarında değil, gündelik hayatın tam ortasında yaşanır.
Sonuçta Tan bize şunu fısıldar, çocuklar için dünya hatalara karşı sessiz ama serttir. Kırmızı bir çorap küçük bir yanlış olabilir. Ama verilen tepki, bu yanlışı devasa bir korkuya dönüştürür. Ses çıkarmadan beklemek ve fark edilmemeyi ummak…



