Çin’in yapay zekâ yatırımları, tarihsel güvenlik kaygıları ve güçlü devlet planlamasıyla birleşerek ülkeyi küresel teknoloji rekabetinin en belirleyici aktörlerinden biri haline getiriyor.
Kültür Medeniyet (KÜME) Vakfı tarafından yayımlanan “Çin’in Yapay Zekâ Ekosistemi: Tarihsel Zorunluluktan Küresel Rekabete” raporu, Pekin’in yapay zekâ alanındaki yükselişinin rastlantısal bir piyasa gelişimi değil, uzun vadeli bir devlet politikası olduğunu ortaya koyuyor.
Musab Ergani’nin hazırladığı çalışma; Çin’in teknolojiye bakışını, ekosistemi oluşturan aktörleri, stratejik dönüşüm sürecini ve askeri modernizasyon hedeflerini ayrıntılı biçimde analiz ediyor.
Güvenlik ve Egemenlik Arayışı
Raporda, Çin’in teknolojiye verdiği önemin kökeninde “Aşağılanma Yüzyılı” olarak nitelendirilen 1839-1949 döneminin bıraktığı tarihsel travmanın bulunduğu belirtiliyor. Çalışmaya göre Pekin yönetimi, geçmişte yabancı güçlerin baskın hale gelmesini teknolojik geri kalmışlıkla ilişkilendiriyor. Bu nedenle teknoloji, modern Çin siyasetinde yalnızca ekonomik büyümenin bir unsuru değil; ulusal bağımsızlık, stratejik özerklik ve küresel arenada itibar kazanmanın temel aracı olarak görülüyor.
Teknoloji Dünyasında Dengeleri Sarsan Hamle: DeepSeek R1 Modeli
Ocak 2025’te piyasaya çıkan DeepSeek R1 modelinin uluslararası alanda büyük bir şaşkınlık yarattığı raporda özellikle vurgulanıyor. Görece daha sınırlı bir bütçeyle geliştirilen modelin, ABD merkezli rakip teknolojilere benzer performans sergilemesi, Çin’in donanım eksikliklerini yazılım odaklı verimlilikle telafi edebileceği yönündeki beklentileri güçlendiriyor. Bu gelişme, Pekin’in yapay zekada hızla yükselişinin altyapısı kadar algoritmik stratejiye dayandığını da gözler önüne seriyor.
Devlet Kapitalizmi Modeli
Raporda, Çin’in yapay zekâ yaklaşımının ABD’nin özel sektör ağırlıklı sisteminden belirgin şekilde ayrıldığı ifade ediliyor. Pekin’in yapısı “devlet kapitalizmi” olarak tanımlanan; devlet planlaması, özel sektör dinamizmi ve akademik araştırma kapasitesini tek çatı altında birleştiren bir modele dayanıyor.
2017’de ilan edilen “Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı”, Çin’in 2030 yılına kadar dünyanın birincil yapay zekâ inovasyon merkezi olma niyetini somutlaştıran ana belge olarak öne çıkıyor.
Ekosistemin Üç Ayağı: Devlet Kurumları, Teknoloji Devleri ve Akademi
Çin’deki yapay zekâ ekosisteminin kurumsal yapısı, devlet ile özel sektör arasındaki iş birliği üzerine inşa edilmiş durumda.
Rapora göre; Bilim ve Teknoloji Bakanlığı ile Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu, stratejik yönü belirleyen ana kamu kurumları konumunda. Baidu, Alibaba, Tencent ve Huawei gibi teknoloji devleri, ürün geliştirme ve yenilikçi uygulamaların lokomotifi olurken, Tsinghua ve Pekin Üniversitesi gibi prestijli akademik kurumlar, araştırma altyapısı ve insan kaynağı yetiştirmede kritik rol üstleniyor. Bu üçlü yapı, Çin’in hızlı ve koordineli bir teknoloji üretim kapasitesi oluşturmasının temel nedenleri arasında gösteriliyor.
Yapay Zekâ Savunma Stratejisini Dönüştürüyor
Raporun askeri bölümünde, Çin Halk Kurtuluş Ordusu’nun modernizasyon sürecinin yeni bir aşamaya geçtiği aktarılıyor. Mekanizasyon ve dijitalleşme süreçlerini büyük ölçüde tamamlayan Çin ordusu, artık “akıllılaştırma” adını verdiği faza odaklanmış durumda.
Bu kapsamda yapay zekânın; komuta-kontrol mekanizmalarına, otonom savunma araçlarına, askeri keşif ve istihbarat sistemlerine entegre edilmesi hedefleniyor. 2027 yılı ise, ordunun dönüşüm hedeflerinde kritik bir eşik olarak değerlendiriliyor.
ABD ile Stratejik Rekabet: Teknoloji Savaşı Derinleşiyor
Çalışmada, ABD-Çin rekabetinin 21. yüzyıl siyasi ve ekonomik dengelerini belirleyecek en önemli dinamiklerden biri haline geldiği vurgulanıyor. Washington yönetiminin yüksek performanslı yarı iletkenlere yönelik ihracat kısıtlamaları, Çin’in dışa bağımlılığını azaltmaya dönük politikalarını hızlandırmış durumda.
Buna rağmen rapor, Çin’in iki ana engelle karşı karşıya olduğunu belirtiyor:
Nitelikli insan kaynağı eksikliği: 2030’a kadar 4 milyon kişilik bir yapay zekâ uzmanı açığı oluşabileceği öngörülüyor.
Donanım darboğazı: Kritik yarı iletken teknolojilerine erişimde yaşanan dış baskılar büyümeyi yavaşlatıyor.
Dijital İpek Yolu: Çin’in Teknolojik Nüfuz Alanı Genişliyor
Raporda, Çin’in uluslararası arenada yapay zekayı “yumuşak güç” aracı olarak kullandığına dikkat çekiliyor. Dijital İpek Yolu girişimi kapsamında Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki stratejik ortaklara veri merkezleri, telekom altyapıları ve akıllı şehir projeleri ihraç ediliyor. Bu süreç, Pekin’in küresel teknoloji etki alanını genişletmesine olanak sağlıyor.
Çin Modelinin Kırılgan Yönleri
Raporda, Çin’in hızlı yükselişine rağmen sistemin bazı yapısal riskler barındırdığına da dikkat çekiliyor. Merkezî planlamanın, ölçek büyütme ve taklit temelli gelişimi desteklediği, ancak özgün ve radikal inovasyon için gerekli olan özgür düşünce ortamını kısıtlama potansiyeli taşıdığı belirtiliyor.
Ayrıca yapay zekanın gözetim ve toplumsal kontrol amacıyla geniş kapsamlı şekilde kullanılması, uzun vadede devlet-toplum ilişkisinde yeni gerilim alanları doğurabilir. Sosyal istikrara hizmet ettiği düşünülen bu dijital sistemlerin, bireysel özgürlük algısını zedeleyerek kırılgan bir toplumsal yapı yaratabileceği vurgulanıyor.
Güç Dengeleri Yapay Zekâ Üzerinden Yeniden Şekilleniyor
Rapora göre Çin’in karşı karşıya olduğu temel zorluk, dış baskıları aşmak kadar kendi stratejisinin yarattığı içsel çelişkileri yönetebilmek. Bu mücadelenin sonuçları, yalnızca Çin ile ABD arasındaki rekabeti değil; aynı zamanda teknoloji ile insanlık arasındaki ilişkinin geleceğini de belirleyecek. 21. yüzyılın güç dengeleri, büyük ölçüde yapay zekâ alanındaki gelişmelere bağlı olarak yeniden tanımlanacak gibi görünüyor.