SİBEL BAY

“Bizlere ilk yöneltilen soru, erogterapinin ne olduğu sorusu oluyor. Ergoterapi, genel anlamda amaçlı ve anlamlı aktivitelerle sağlık ve refahı temel alan birey merkezli bir sağlık bilim alanıdır” şeklinde konuşan Yunus Ayık, ergoterapistlerin ise kişiyi, bilişsel, fiziksel, psikolojik, duyusal, algısal, toplumsal ve sosyal olarak birçok yönden bütüncül olarak değerlendiren ve değerlendirmeleri sonucunda kişilerin günlük hayatında katılımını kısıtlayan durumları belirleyerek rehabilitasyon ve terapi yaklaşımlarını bireye özgü programlar ile uyguladıklarını belirtti.

Kişinin Ergoterapiye ihtiyaç duyduğu nasıl anlaşılır?

Toplumumuzda daha çok medikal tedavinin etkinliği üzerine bir kabul vardır. Rehabilitasyon ve terapi alanı göz ardı edilmektedir. Oysa gelişmiş toplumlarda rehabilitasyonun, terapinin, koruyucu yaklaşımların önemi ve kilit rolü anlaşılmış durumdadır. Buradan ülkemizin de bu farkındalığa en kısa sürede ulaşmasını diliyorum.

Yenidoğandan, palyatif bakıma kadar ergoterapi her yaştan kişiye uygulanabilir. Burada kişinin ergoterapiye ihtiyacının olduğunu anlamanın en iyi yolu; kişinin günlük yaşamdaki bağımsızlığının sınırlanması, katılımının azalması ve yaşam kalitesinin düştüğünü hissetmesidir. Örneğin Beyin kanaması geçirmiş, halk arasında feçli olarak nitelendirilen bir hastanın, el fonksiyonlarının yeniden kazanımı, el için çeşitli atellerin tasarımı, bilişsel fonksiyonlarının geliştirilmesi, (dikkat, hafıza, oryantasyon, praksi vb.) günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığının arttırılması için günlük yaşam aktiviteleri eğitimi gibi çeşitli müdahaleler ergoterapist tarafından bu tanı grubunda uygulanabilir. Böylelikle felç olan kişi eğer rehabilitasyon başarılı şekilde sonuçlanırsa elini kullanarak yemek yiyebilir, yazı yazabilir, giyinme aktivitelerini yerine getirebilir, kişisel hijyen aktivitelerini yapması sağlanır, herhangi el becerisi gerektiren bir hobisinin yeniden yapılmasının önü açılabilir. Eğer uzva fonksiyon kazandırılamazsa çevresel değişiklikler veya aktivitede yapılan değişiklikler ile bu limitasyonların önüne geçilmesi hedeflenir. Örneğin ağırlaştırılmış ve kalınlaştırılmış bir kaşık kullanımı, kaymaz tabanlı tabak kullanımı, bu kişilerde yemek yeme aktivitesinin önünü açabilir. Bu kişi eğer iş hayatında bilgisayar kullanıyorsa, bilgisayar kullanımını kolaylaştıracak kişiye özgü yardımcı araç ve gereçler bir ergoterapist tarafından tasarlanabilir. Görüldüğü gibi bir ergoterapist bireyin aktivite kısıtlılıklarını fonksiyonel olarak çözebilmek için terapi ve rehabilitasyon programını yürütür.

Ergoterapi kimlere uygulanır?

Bir önceki soruda ergoterapistlerinin çalışma alanlarından bahsettim bu genel başlıklar altında çeşitli tanı grupları ile çalışılır. Ergoterapistler doğum kaynaklı veya sonradan hastalık ve kazalar gibi nedenlerden dolayı sorun yaşayan birçok tanı grubu ile çalışır.

Örnek verecek olursak; otizm, serebral palsi, disleksi, down sendromu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, rett sendromu, gelişimsel bozukluklar, felç, sinir yaralanmaları, spinal kord yaralanmaları, (parapleji vb.) tendon hasarı ve kesileri, bel fıtığı, görme bozukluğu, als, ms, şizofreni, bipolar bozukluk, anksiyete, depresyon, duygu durum bozuklukları, yeme yutma bozuklukları, uyku bozuklukları gibi birçok hastalık grubunda mesleğin gerektirdiği uygulamaları ve tedavileri yürütürler.

Cannes Film Festivali’nde Türk Sineması'na Yoğun İlgi Cannes Film Festivali’nde Türk Sineması'na Yoğun İlgi

Ayrıca Ergoterapistler toplumdan dışlanmış, toplum tarafından engellenmiş dezavantajlı gruplar ile de çalışır. (lbgti+bireyler, sokak çocukları, mülteciler, mahkumlar, madde bağımlıları, şiddet gören kadınlar)

Ergoterapistler çocuk alanında ne yapar?

Öncelikle çocuğu sosyal yönden değerlendirmeye alırız. Çocuğun çevresi ile etkileşim halinde olup olmadığı, çocuğun anne ve baba farkındalığı, çevresel bilinci, çevrenin gösterdiği ilgiye karşılık verip vermeme gibi sorular ile çocuğun sosyal alanı değerlendirir. Ardından çocukta bir sözlü konuşma var mı? Sözsüz iletişim nasıl? Duygularını ifade edebiliyor mu? Jest mimik var mı? gibi iletişim soruları ile çocuğun iletişimini değerlendiririz. Daha sonra duyusal becerilerine bakarız. Çocuk duyusal olarak bir kaçışta mı? Arayışta mı? Savunuculuğu mu var? şeklindeki sorular aracılığıyla duyusal konu çerçevesinde bir analiz yoluna gideriz. Örneğin yemekleri seçen bir çocuk yemeklerin dokusundan mı irite oluyor? Yoksa çiğneme kasları mı zayıf? Dilini manipüle edebiliyor mu? Ya da size aşırı şekilde sarılmak istiyor bunun nedeni duyusal arayıştan kaynaklı mı? şeklinde çocuğun duyusal süreçlerini değerlendiririz.

Ardından motor süreçlerini değerlendirmeye alırız. Denge koordinasyonu ve duruşu, küçük nesneleri manipüle edip edememesi, ince motor becerilerine bakarak bir inceleme yaparız. Onun ardından bilişsel beceriler değerlendirilir. Çocuğun dikkat süresi nasıl, ortak dikkat var mı ? Algısal becerileri, görsel algısı nasıl? Çocuk sembolik oyuna geçmiş mi? Oyun kurabiliyor mu? şeklinde yine çocuğun bilişsel becerileri de seans kapsamında ilk etapta değerlendirilir. Yapılan bu değerlendirmeler standardize birçok test ve klinik gözlem ile uygulanır. Bütün gözlem ve değerlendirmelerin ardından tedavi hedeflerine geçilir. Çocuğun ihtiyaç duydukları, yapmak istedikleri ve ailenin beklentisine yönelik bütün veriler tedavi hedeflerini belirlemede önemli noktalardır.

Ergoterapi diğer mesleklerden belki de şurada ayrılır. Kişi -çevre-aktive üçlü ilişkisine odaklanır. Kişi ne yapmak istiyor? Güçlü ve zayıf yönleri nelerdir? Çevresi kişiyi kısıtlıyor mu? Destekliyor mu? Bireyin çevresinde bir değişiklik yaptığımız zaman kişi aktivitelerde bağımsız olabilecek mi?

Yapılan aktivitenin modifiye edilmesi de söz konusu olabilir. Bu kişi çevre-aktivite tanımları değerlendirmede önemli olduğu gibi müdahalenin de buna hitap etmesi gerekir. Ergoterapistler özel gereksinimli çocuklarda kullanabileceği birçok terapötik yaklaşım vardır ve bunların hepsi kanıt temellidir.

Ergoterapistler bir sağlık profesyoneli olduğu için herhangi varsayımsal bir müdahale yaklaşımını benimseyemez. Müdahalelerinde kanıt dereceleri farklı düzeylerde de olsa, kanıt temelli yaklaşımları uygularlar. Çocuk alanında birçok farklı müdahale yöntemi mevcuttur. Sorun tespiti halinde duyu bütünleme terapisi, bilişsel davranışçı terapiler, akran grubu ve akran etkileşimini destekleyici terapiler, günlük yaşam aktiviteleri eğitimini ve modifikasyonunu içeren yöntemler, sosyal-duygusal gelişimi destekleyen stratejiler, motor gelişimi- motor planlamayı destekleyici yaklaşımlar gibi farklı müdahaleler uygun çocuğa uygun sorunda uygulanır.

Şimdi küçük bir örnek verelim. Biraz önce emek yeme aktivitesinden bahsetmiştim. Yemek seçiciliği olan bir çocuk neden seçiyor? Bunun altında motor bir problem mi yatıyor? Çiğneme kasları mı zayıf, dilini manipüle mi edemiyor? Bunlar motor olarak düşünülebilecek problemlerdendir. Bununla birlikte çocuk davranışsal olarak olumsuz bir yemek yeme davranışını pekiştirmiş de olabilir. Yine, çocuğun yemek seçme davranışının altında duyusal bir sorun ya da yemeğin kokusu ya da dokusundan irite olmuş olabilme ihtimali de vardır. Böylesine bir problemin tespiti ve bu soruna yönelik müdahaleler uygulanır.

Ergoterapide bir tedavisi yönteminin benimsenmesi sırasında neden birçok soru sorulur?

Herhangi bir duruma yönelik sürekli ve birçok soru soruyorum çünkü ergoterapi bütüncül bir yaklaşımı benimsemiş olduğu için ben de bir ergoterapist olarak her alanı düşünmeliyim. Bu anlamda da sorunu tespit etmek oldukça önemlidir. Görüldüğü gibi fiziksel, davranışsal, duyusal, motor alan, sosyal alan gibi birçok farklı alanı değerlendirip sorunu olan alana yönelmek ergoterapistin temel görevleri arasındadır. Ergoterapistler bunu yaparken oyunu kullanır. Çocuk alanında çalışan ergoterapistlerin odası oyun odası gibidir. Çünkü çocuğu çekebilmek ve terapiye aktif dâhil edebilmek için ergoterapistlerin birincil aracı oyunlardır. Çocuğun motivasyonu bu sayede artar ve ergoterapist tüm bu alanlara temas eder. Tüm bu süreçte ben multidisipliner takım çalışmasının önemini de vurgulamak istiyorum. Farklı branştaki meslekler bireyin ortak yararı için uyum içinde çalışmalıdırlar. Aynı zamanda belirtmek istediğim bir diğer konu aile eğitimi-bakım veren eğitimi. Aile-çocuk-terapist ilişkisinin sağlıklı bir şekilde sürmesi gerekir. Seansta çocukla neler yapıldı, evde çocuk nasıl desteklenmeli, aktiviteler eve nasıl uyarlanabilir gibi konularda aileler sık sık bilgilendirmelidir.

Ergoterapinin ruh sağlığı yönündeki etkisi nedir?

Ruh sağlığında ergoterapistlerin rolü yatan hasta servislerinde ve ayaktan tedavi ortamlarına göre biraz farklılık gösterir. Ancak tedavide, hastanın kendi durumuyla ilgili farkındalığını artırmaya ve hastalığını yönetmek için becerilerini geliştirmeye odaklanan hedefler genellikle ortaktır.

Ergoterapistler, ruh sağlığı müdahalelerinde kişideki güçlü yönlere dayalı, davranış odaklı ve hedefe yönelik hizmetler sağlar. Ayrıca insanların yaşamlarında kişisel olarak ilgi duydukları ve bireyler için değerli rollere erişmelerine yardımcı olur.

Ruh sağlığı bozukluğu olan danışanlarıyla çalışırken, ergoterapistler birçok farklı başlıkta müdahaleleri gerçekleştirebilir. Danışanlara bağımsız yaşama becerilerini öğretmek, kişilerarası ve sosyal becerilerin öğretilmesi, bireyleri stres yönetimi konusunda eğitmek, girişkenlik konusunda eğitmek, hijyen konusunda eğitim verilmesi, bireylerin kariyer seçimleri konusunda işbirliği yapmak, işe yerleştirme ve kariyer becerileri konusunda danışanlarla işbirliği yapmak, danışanların serbest zaman aktivitelerini geliştirmelerine ve gerçekleştirmelerine yardımcı olmak, danışanların daha gerçekçi düşünmelerine yardımcı olmak için bilişsel davranışçı terapileri sağlamak, bilişsel eksiklikleri gidermek için bilişsel rehabilitasyon sağlamak Ergoterapistlerin uyguladıkları müdahaleler arasındadır. Ayrıca Ergoterapistler ruh sağlığı alanında bilişsel davranışsal yaklaşımlar, psikososyal rehabilitasyon, duyu bütünleme, mesleki rehabilitasyon, yaşam tarzının yeniden tasarlanması, grup müdahaleleri yaklaşımlarını kullanır.

Editör: Sibel BAY