Kanadalı yönetmen Brandon Cronenberg bir kez daha insanın karanlık yanına, bu kez galaksinin derinliklerinden bakmaya hazırlanıyor.
45 yaşındaki yönetmen, “Possessor: Sahip” ve “Infinity Pool” gibi rahatsız edici sinema deneyimlerinden sonra, şimdi de “Dragon” adlı korku-bilimkurgu projesiyle geri dönüyor.
Telefilm Canada’dan aldığı resmi destekle birlikte “Dragon”un çekimleri Mart 2026’da Kanada’da başlıyor.
Cronenberg, bu filmle yalnızca tematik olarak değil, ölçek olarak da “evrenini” genişletiyor.
Uzayın Karanlık Madeni: “Dragon”un Hikayesi
Yakın gelecekte geçen film, uzayın derinliklerinde süzülen kadim ve organik yaşam formlarını keşfeden bir insan topluluğunu konu alıyor.
Bu organik canlıların biyokimyası, “kitlelerin afyonu” olarak tanımlanan yeni bir ilacın hammaddesine dönüşüyor.
Cronenberg’in evreninde her zaman olduğu gibi, insanlık bir kez daha kendi keşfinin tuzağına düşüyor: merak, kısa sürede sömürüye evriliyor.
“Dragon” bu sömürüyü anlatırken derin uzayda bu varlıkları avlayan bir kaptan ve mürettebatının hikayesine odaklanacak.
Ancak Cronenberg’in anlatısında hiçbir yolculuk sadece dışarıya yapılmaz, her zaman içe doğru bir çürüme de vardır. Muhtemelen izleyici yeni filmde işte bu çürümeyi izleyecek.
Bir Marvel Yazarıyla Sürpriz Ortaklık
Cronenberg, projede Marvel Comics’in deneyimli yazarı Dan Abnett ile birlikte çalışıyor.
Abnett, “Guardians of the Galaxy / Galaksinin Koruyucuları”nın orijinal çizgi roman versiyonunu yaratmıştı.
Bu iş birliği, “Dragon”un sadece felsefi değil, aynı zamanda aksiyon açısından da güçlü bir yapım olacağına işaret ediyor.
Uzun Bir Yolculuğun Sonunda Hayata Geçiyor
Aslında “Dragon” yeni bir fikir değil. Cronenberg, filmi ilk kez 2017’de geliştirmeye başlamış, ancak proje o dönemde finanse edilememişti.
“Antiviral” ve “Possessor” korku/bilimkurgularıyla ün kazanan yönetmen, artık daha geniş bütçeli ve iddialı bir yapımı yönetebilecek konumda.
Sonuç Olarak
“Dragon”, Cronenberg’in bugüne dek kurduğu distopik evrenin zirvesi olabilir.
Uzayda bile olsa insanın kendi gölgesinden kaçamayacağını bize bir kez daha hatırlatabilir.
Çünkü film, insanlığın kendi arzularının peşinde nasıl karardığının bir portresi olmaya konusuyla şimdiden aday.