Doğal malzemelerle üretilen sepetlerin kültürel mirasın bir parçası olduğunu vurgulayan Uğurtay, bu el sanatının çevre dostu ve sürdürülebilir yapısına dikkat çekti.
Yüzyıllardır kullanılan sepetler, işlevselliğinin yanı sıra estetik görünümleriyle de dikkat çekiyor. Fakat sanayileşme ile birlikte el yapımı sepetlerin yerini fabrikasyon ürünler almaya başladı. Geleneksel sepet örücülüğünü yaşatmayı amaçlayan usta öğretici Hatun Uğurtay, bu sanatı yeni nesillere aktarmak için çalışmalar yürüttüğünü belirtti. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi’nde gönüllü olarak eğitimler verdiğini ifade eden Uğurtay, sepet örücülüğünün sadece bir el sanatı olmadığını, aynı zamanda kültürel hafızanın önemli bir unsuru olduğunu dile getirdi:
"El sanatları, bir toplumun geçmişini ve değerlerini yansıtır. Sepet örücülüğü de bu hafızanın önemli bir parçasıdır. Eskiden sepetler günlük yaşamın ayrılmaz bir unsuru iken günümüzde plastik ürünler geleneksel el sanatlarının yerini aldı. Ancak biz bu sanatı yaşatarak, hem kültürel mirasımızı koruyoruz hem de doğaya zarar vermeyen bir üretim anlayışını destekliyoruz."
Doğal Malzemelerle Sürdürülebilir Üretim
Sepet örücülüğünde kullanılan malzemelerin, üretim tekniğine ve coğrafi bölgeye göre değişiklik gösterdiğini aktaran Uğurtay, Karadeniz bölgesinde fındık çubukları, Ege ve Akdeniz’de ise kamış ve hasır gibi malzemelerin tercih edildiğini dile getirdi. Her bölgenin kendine özgü teknikleri bulunduğunu vurgulayan Uğurtay, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'nin farklı bölgelerinde farklı malzemelerle sepetler örülüyor. Trabzon, Rize ve Artvin gibi illerde 'Şelek' adı verilen sepetler yaygındır ve genellikle fındık çubuğundan örülür. Ünye’de 'Göcek', biraz daha büyük sepetlere ise 'Hey' denir. Manisa’da ise Roman ustalar, özel teknikler kullanarak sepet örer. Adana ve Mersin’de kamıştan yapılan sepetler ince işçilik gerektirir. Her biri o bölgenin yaşam tarzını ve kültürel mirasını yansıtan özgün örneklerdir."
Sepetlerin kullanım alanlarının da farklılık gösterdiğini belirten Uğurtay, özellikle kırsal kesimlerde işlevselliğin ön planda olduğunu ifade ederek şu sözleri kullandı:
"Eskiden sepetlerin altına kazık çakılır ya da üç ayaklı tasarımlar yapılırdı. Böylece yamaçlarda sabit durması sağlanırdı. Günümüzde ise sepetler daha çok dekoratif amaçlarla kullanılıyor. Ancak hâlâ doğal ve el yapımı ürünlere ilgi duyan geniş bir kesim var."
Büyük Şehirlerde Artan İlgi
Sepet örücülüğünün yalnızca kırsal bölgelerde değil, büyük şehirlerde de yeniden popüler hale geldiğini aktaran Uğurtay, özellikle doğallık ve sürdürülebilirlik açısından bu sanata ilginin arttığını dile getirdi. Ankara’da Kızılay’daki özel bir atölyede de eğitimler verdiğini ifade eden Uğurtay, şu sözleri kaydetti:
"Son yıllarda el yapımı ürünlere olan ilgi giderek artıyor. Plastik ürünlerin sağlığa ve çevreye zararlarının daha iyi anlaşılması, insanları doğal malzemelere yöneltti. Sepet örücülüğü, doğallığı ve estetik görünümü ile dikkat çekerken aynı zamanda stres azaltıcı bir hobi olarak da ilgi görüyor. Kurslarımıza gelenler, hem geleneksel bir sanatı öğrenmek hem de kendi elleriyle bir şeyler üretmenin keyfini yaşamak istiyor."
Ancak bu sanatın öğrenilmesinin sabır gerektirdiğini de vurgulayan Uğurtay, kullanılan malzemenin sertliği ve şekillendirme sürecinin dikkat gerektirdiğini dile getirdi:
"Sepet örmek kolay gibi görünse de, belirli teknikleri bilmek ve malzemenin doğasını anlamak gerekiyor. İlk aşamada zorlanılsa da, el alıştıkça sepet örmek keyifli bir hale geliyor. Özellikle çocuklar için bu sanat, hem el becerilerini geliştirmek hem de teknoloji bağımlılığından uzaklaşmak açısından faydalı bir uğraş olabilir."
Geleneksel Sanatların Yaşatılması Kültürel Bir Sorumluluk
Geleneksel el sanatlarının korunması ve yaşatılmasının, kültürel mirasın gelecek nesillere aktarılmasını sağladığını belirten Uğurtay, sepet örücülüğünün bu mirasın önemli bir parçası olduğunu dile getirdi. Bu sanata ilgiyi artırmak için çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Uğurtay, şu sözleri aktardı:
"Sepet örücülüğü benim için sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir kültürel sorumluluk. Doğal malzemelerle üretilen el emeği sepetler, makineler tarafından üretilen plastik ürünlerden çok daha değerlidir. İnsanlar, kendi elleriyle bir şeyler üretmenin mutluluğunu yaşadığında, doğayla ve gelenekleriyle bağlarını da güçlendiriyor. Umarım bu sanat gelecek nesillere de aktarılır ve yok olup gitmez."
Geleneksel el sanatlarına verilen değerin yeniden artmasının, çevre dostu ve sürdürülebilir üretim anlayışının da yaygınlaşmasını sağladığını dile getiren Uğurtay, sepet örücülüğünün yalnızca geçmişten gelen bir miras olmadığını, aynı zamanda geleceğe taşınması gereken önemli bir kültürel değer olduğunu belirtti.