“Noctilucent” terimi Latince “gece parlayan” anlamına gelir ve bu bulutların doğasını mükemmel biçimde tanımlar. Güneş’in parlaklığı nedeniyle gündüzleri görünmeyen bu bulutlar, güneş battıktan sonra hâlâ güneş ışığını yansıtır. Bu nedenle en çok derin alacakaranlıkta fark edilirler. Genellikle mavimsi-beyaz bir renge sahip olan bu bulutlar son derece ince bir görünüme sahiptir.
Gökyüzünün 80 Kilometre Üzerinde Parlayan Buz Kristalleri
Noctilucent bulutlar, yaz aylarında yüksek enlemlerde, Dünya yüzeyinden yaklaşık 80 kilometre (50 mil) yükseklikte oluşur. Bu yükseklik, bulutların Güneş battıktan sonra bile ışığı yansıtabilmesini sağlar. İlk kez 1885 yılında kaydedilen bu bulutlar, başlangıçta 1883’teki Krakatoa yanardağının patlamasıyla ilişkilendirilmişti. Ancak yapılan araştırmalar, volkanik etkinliklerin bu oluşumla doğrudan bağlantılı olmadığını göstermiştir.
1920’lerden itibaren bilim insanları, sondaj roketleri ve uydular aracılığıyla bu bulutları sistematik olarak incelemeye başladı. Araştırmalar, bulutların parlaklığının son 20 yılda arttığını ve daha düşük enlemlerde bile görünmeye başladığını ortaya koydu.
Gece Bulutları Nasıl Oluşur?
Gece bulutlarını oluşturan buz parçacıkları yalnızca 100 nanometre genişliğindedir. Bilim insanlarına göre, üst atmosferdeki mikrometeor tozları, su buharı ile kaplanarak donduğunda bu minik kristaller oluşur. Bu süreç, atmosferin en soğuk katmanlarından biri olan mezosferde, yaklaşık –100°C sıcaklıkta gerçekleşir.
Noctilucent bulutlar, atmosferin 50 ila 86 kilometre arasındaki bölgesinde, “kutupsal mezosferik bulutlar” olarak da adlandırılan yapılar şeklinde bulunur.
Güneş Döngüsüyle Bağlantılı Bir Olaydır
Gözlemler, noctilucent bulut oluşumunun güneş döngüsüyle bağlantılı olduğunu göstermektedir.
Güneş aktivitesi arttığında yayılan ultraviyole (UV) radyasyon, üst atmosferdeki su moleküllerini parçalara ayırır. Bu da bulutların oluşması için gerekli olan su buharı miktarını azaltır.
Bilim insanları, güneş aktiviteleri ile bulut oluşumları arasındaki bu gecikmeli ilişkinin (yaklaşık bir yıl) nedenini anlamak için çalışmalar yürütmektedir.
NASA’nın uzay mekiği uçuşları sırasında salınan su buharı, atmosferin üst katmanlarında donarak kısa ömürlü “mini” gece bulutları oluşturmuştur.
Günümüzde roket fırlatmalarının da benzer etkilere neden olduğu bilinmektedir. Bu kısa süreli bulutlar, atmosferdeki koşulların gece bulutlarının oluşumuna nasıl zemin hazırladığını anlamak için önemli veriler sağlar.
Uzaydan İlk Görüntü: NASA’nın AIM Görevi
Noctilucent bulutları doğrudan gözlemlemek için geliştirilen ilk uydu, NASA’nın AIM (Aeronomy of Ice in the Mesosphere) misyonudur. AIM uydusu, 11 Haziran 2007’de kuzey yarımkürede bu bulutların ilk yüksek çözünürlüklü (yaklaşık 5 km) görüntülerini elde etti.
Bu görüntüler, bulutların yoğunluk haritalarını ortaya koyarak, Güneş ışığını yansıtan buz kristallerinin dağılımını gösterdi. Veriler, bu bulutların yeryüzüne göre değişen yoğunluk bölgelerini ve atmosferik dinamiklerle ilişkisini anlamada önemli bir dönüm noktası oluşturdu.
Noctilucent bulutlar yalnızca görsel olarak büyüleyici değil, aynı zamanda atmosferin üst katmanlarında gerçekleşen iklimsel ve kimyasal süreçlerin izlenmesinde de eşsiz bir pencere sunar. Bu gizemli ışık oyunları, hem doğal süreçlerin hem de insan faaliyetlerinin gezegenimizin atmosferi üzerindeki etkilerini anlamada kritik bir rol oynamaya devam ediyor.