İnsan beyninin en gizemli işlevlerinden biri olan hafıza, kimliğimizin temelini oluşturur. Hatırladıklarımız, öğrendiklerimiz ve yaşadıklarımız sayesinde var olur, geçmişimizle bağ kurarız ancak bazen bu sistem bozulur, anılar silinir ya da erişilemez hale gelir.

Hafızanın Çok Katmanlı Yapısı

Hafıza sistemi, beyinde tek bir bölgeye ait değildir; birçok alanın etkileşimiyle çalışır. Bilim insanları hafızayı, işlevlerine göre farklı türlere ayırır. Duyusal hafıza, çevreden gelen bilgilerin birkaç saniye içinde kaybolduğu en kısa süreli bellektir. Kısa süreli hafıza, sınırlı miktarda bilgiyi kısa bir süre için akılda tutmamızı sağlar; örneğin bir telefon numarasını birkaç saniyeliğine hatırlamak gibi. Uzun süreli hafıza ise yaşantılarımız, öğrendiklerimiz ve becerilerimiz gibi kalıcı bilgileri depolar.

Bu sistemin katmanlı yapısı, hafızanın tümünü bir anda silmeyi neredeyse imkânsız hale getirir. Beynin bir bölgesi hasar görse bile, diğer bölgelerdeki bağlantılar sayesinde bazı anılar korunabilir.

Beyin Sisi Ve Yorgunluğunu Azaltmanın Yolları Uzmandan Tavsiyeler (2)

Hafıza Kaybının Bilimsel Nedenleri

Hafıza kaybı, tek bir sebepten kaynaklanmaz ve farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Fiziksel travmalar, beyin sarsıntıları ve kafa yaralanmaları, özellikle hipokampus gibi hafıza merkezlerinde kalıcı hasarlara yol açabilir. Nörolojik hastalıklar da hafıza üzerinde büyük etkiye sahiptir. Alzheimer, demans ve Parkinson gibi hastalıklarda sinir hücreleri yavaş yavaş ölür, bu da anıların silinmesine neden olur.

Bunun yanı sıra, enfeksiyonlar da hafızayı etkileyebilir. Menenjit veya ensefalit gibi beyin dokusuna saldıran hastalıklar, bilişsel işlevlerde ciddi bozulmalara yol açar. Psikolojik faktörler ise farklı bir tür hafıza kaybını beraberinde getirir. Özellikle travmatik olaylar yaşayan bireylerde “psikojenik amnezi” adı verilen durum ortaya çıkabilir. Bu durumda kişi, olayın anılarını bilinçaltına bastırır ve geçici unutma yaşar.

Bazı ilaçlar ve maddeler de hafıza üzerinde etkili olabilir. Alkol, uyuşturucular veya yatıştırıcı ilaçların uzun süreli kullanımı, bellek performansını düşürür ancak tüm bu durumlarda hafıza genellikle bütünüyle silinmez; yalnızca belirli bölümler kaybolur veya erişilemez hale gelir.

Psikanalizde Hafıza Bastırılması

Sigmund Freud’un psikanalitik kuramına göre, bazı travmatik anılar tamamen silinmez; yalnızca bastırılarak bilinçaltına itilip erişilemez hale gelir. Bu, beynin kendini koruma mekanizması olarak değerlendirilir. Kişi travmatik bir olayı hatırlamasa da, o olayın duygusal etkilerini davranışlarında gösterebilir.

Psikoterapi süreçlerinde bazı bireylerin bastırılmış anılarını hatırlamaya başladığı gözlemlenmiştir. Bu durum, hafızanın silinmediğini, yalnızca gizlendiğini gösterir. Dolayısıyla insan beyni, anıları kalıcı olarak yok etmekten çok, onları geçici olarak erişim dışı bırakma eğilimindedir.

Çağatay Ulusoy’lu “Uykucu” Gişede Rekor Kırdı
Çağatay Ulusoy’lu “Uykucu” Gişede Rekor Kırdı
İçeriği Görüntüle

Bilimsel Araştırmalar Hafıza Silme Üzerine Ne Söylüyor?

Son yıllarda nörobilim alanında yapılan çalışmalar, hafızanın nasıl oluştuğu ve silinip silinemeyeceği konusuna ışık tutmuştur. Fareler üzerinde yapılan deneylerde, belirli nöron gruplarının devre dışı bırakılmasıyla bazı anıların hatırlanması engellenmiştir ancak araştırmacılar, bu anıların tamamen yok olmadığını, yalnızca “erişime kapandığını” tespit etmiştir.

İnsanlar üzerinde yapılan klinik araştırmalarda da benzer sonuçlar görülmektedir. Travmatik anıların duygusal yükünü azaltmak amacıyla bazı ilaçlar test edilmektedir. Örneğin, propranolol adlı bir ilacın, travmatik olayların duygusal etkisini hafiflettiği belirlenmiştir. Yine de mevcut teknolojiyle bir insanın tüm geçmişini silmek mümkün değildir. Hafızanın karmaşık doğası, bu tür müdahaleleri sınırlı kılmaktadır.

Muhabir: Sibel Bay