İran’da nükleer program konusundaki belirsizlik giderek derinleşirken, ülke hem diplomatik hem askeri alanda yoğun bir süreçten geçiyor. Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının yeniden devreye girmesi, Avrupa ile yürütülen müzakerelerin çıkmaza girmesi ve ABD ile yaşanan gerginlik, Tahran yönetimini yeni stratejiler belirlemeye yöneltti.
BM Yaptırımları Yeniden Devrede: İran Avrupa’ya Kapıyı Kapattı
BM Güvenlik Konseyi’nin 2231 sayılı kararında yer alan “snapback” mekanizması, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın girişimleriyle 28 Eylül itibarıyla devreye girdi. Bu adım, 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) kapsamında kaldırılan BM yaptırımlarının otomatik olarak geri dönmesi anlamına geliyor.
Bu gelişme, ABD ve Avrupa’nın İran’a yönelik tek taraflı yaptırımlarını uluslararası bir boyuta taşıdı. Ancak Konsey’in daimî üyeleri Rusya ve Çin, söz konusu kararın “hukuka aykırı” olduğunu savunarak yaptırımlara karşı çıktı.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, 6 Ekim’de yaptığı açıklamada, Avrupa ülkeleriyle yeni bir nükleer müzakere planlarının bulunmadığını belirtti. Bekayi, buna karşın ABD ile diyalog kapısının tamamen kapanmadığını da vurguladı.
NPT'den Çıkış Gündemde: UAEA Anlaşması Askıya Alındı
BM yaptırımlarının geri gelmesinin ardından İran Meclisi’nde, ülkenin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) çekilmesini öngören bir yasa tasarısı gündeme geldi. Tasarı, hükümetin karşı çıkmasına rağmen sert tartışmalara yol açtı.
Öte yandan, İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) arasında 9 Eylül’de Kahire’de imzalanan denetim anlaşması, yaptırımların ardından Tahran tarafından askıya alındı. Şu anda İran’daki nükleer tesislerde denetim yapılmıyor. Bu durum, ülkenin nükleer faaliyetlerinin geleceğini daha da belirsiz hale getiriyor.
Askeri Gerilim Artıyor: İran Saldırıya Karşı Hazırlıkta
İsrail ve ABD’den gelen tehditler üzerine İran ordusu askeri hazırlıklarını hızlandırdı. Devrim Muhafızları Ordusu Hava Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Mecid Musevi, "Tüm hasarları onardık, olası bir saldırıya karşılık vermek için tam hazırlıklıyız” açıklamasında bulundu.
İran basını, Rusya’dan ülkeye askeri kargo uçaklarıyla sevkiyatlar yapıldığını öne sürdü. Ancak bu sevkiyatların içeriğine ilişkin resmi bir açıklama yapılmadı. Ayrıca, Tahran yönetiminin Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adalarına gemisavar füzeleri yerleştirdiği bildirildi.
Basra Körfezi’nde tansiyonu artıran bir diğer iddia ise, ABD’nin bazı Arap ülkelerinin desteğiyle İran’a ait petrol tankerlerine el koymayı planladığı yönünde. İran yönetimi bu iddialara sert tepki göstererek, böyle bir girişimin “askeri karşılıkla sonuçlanacağını” duyurdu.
İranlı Uzmanlar: Müzakere Masasını ABD Dağıttı
Tahran Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuad İzedi, İran’ın diplomasiye tamamen kapılarını kapatmadığını ancak Batılı ülkelerin güven vermediğini söyledi. İzedi, “ABD'nin İran'a karşı operasyonunun adı Gece yarısı Çekici'ydi. Amerikalılar çekici alıp müzakere masasını yıktılar” ifadelerini kullandı.
NPT’den Çekilme Seçeneği Masada
İzedi’ye göre İran Meclisi’nde çok sayıda milletvekili, NPT’nin ülkeye fayda sağlamadığını ve bu anlaşmadan çıkılması gerektiğini savunuyor. Bu yaklaşım, Tahran’da devletin farklı kurumlarını birbirine yakınlaştırıyor. Uzman, İsrail ve ABD’nin olası saldırı ihtimaline de değinerek, "İran'a tekrar saldırabilirler ancak bence İran'daki hesap, bu sefer karşı tarafa pişmanlık duyacakları ciddi bir maliyet çıkarmak” değerlendirmesinde bulundu.
“İran, Nükleer Sorunu Çözmek için Yeniden ABD’ye Yönelebilir”
İslami Azad Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hamid Ruşençeşm, snapback mekanizmasının devreye girmesiyle Avrupa ülkelerinin süreçten dışlandığını söyledi. Ruşençeşm’e göre İran nükleer meselesi, özünde bir İran-ABD denklemi. Ruşençeşm, “İran ve ABD'nin anlaşması halinde nükleer meselenin çözülme ihtimalinin olduğunu zaten gördük. Dolayısıyla İran, nükleer meseleyi çözmek için bir kez daha Amerikan tarafına başvuracaktır” dedi.
Ruşençeşm, NPT’den çekilmenin gerilimi artırabileceğini ve uluslararası belirsizliği büyüteceğini belirterek, İsrail’in saldırılarından sonra nükleer meselenin çok daha karmaşık bir hale geldiğini aktardı.
“Hürmüz Boğazı’nda Çatışma Olasılığı Artıyor”
Ruşençeşm, ABD’nin İran tankerlerine el koyma girişiminin, Hürmüz Boğazı’nda yeni bir çatışma riskini gündeme getirdiğini söyledi. Ruşençeşm, "Hürmüz Boğazı'nda çatışma ve gerginlik olasılığı oldukça yüksek. Eğer tekrar bir savaş çıkarsa, ki bu yüksek bir ihtimal gibi görünüyor, bu sefer Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi'nin Aden Körfezi ile aynı anda sürece dahil olacağı da açık” değerlendirmesinde bulundu.
“İran Her Senaryoya Hazır”
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Saman Niyazi ise İran’ın Batılı ülkelerle diplomasi arayışını tamamen bitirmediğini ancak ABD’ye derin bir güvensizlik duyduğunu söyledi. Niyazi, “İster siyasi ister sosyal, ister askeri olsun, İran, her türlü senaryoya hazır” ifadelerini kullandı.
Belirsizlik Derinleşiyor
İran’ın nükleer programı, yaptırımlar, askeri tehditler ve NPT tartışmaları arasında karmaşık bir döneme girmiş durumda. Tahran yönetiminin atacağı yeni adımlar, sadece bölgesel değil küresel dengeleri de doğrudan etkileyecek.