Netflix’in yeni belgeseli Mükemmel Komşu (The Perfect Neighbor), yayınlandığı ilk haftada küresel izlenme listelerinde ilk üçe yerleşerek büyük bir başarıya imza attı.
ABD’nin Florida eyaletinde yaşanan trajik bir komşu kavgasından yola çıkan film, sadece bir suç hikayesi değil, aynı zamanda çağdaş Amerika’nın korku, önyargı ve “nefsi müdafaa” kavramlarını sorgulayan bir belgesel anlatı sunuyor.
Netflix Türkiye listelerinde şu anda 5. sırada yer alan film, dünya listelerinde K-Pop İblis Avcıları (Demon Hunters) ve 10 Numaralı Kamara (The Woman in Cabin 10) gibi yapımları geride bıraktı.
Polis Kamerasından Sinema Estetiğine
Geeta Gandbhir’in yönettiği film, tamamen polis vücut kamerası görüntülerinden oluşuyor. Yönetmen, bu ham veriyi yalnızca bir belge olarak değil, sinemasal bir deneyime dönüştürmeyi başarıyor.
Olayın sıcaklığı ve gerçekliği, seyirciyi doğrudan tanık konumuna getiriyor.
Gandbhir’in tercih ettiği bu yeni teknik, belgeseli sadece bir toplumsal olay kaydı olmaktan çıkarıp, adeta bir “gözlemci sineması” örneğine dönüştürüyor.
Oscar Yolunda Bir Belgesel
Sundance Film Festivali’nde büyük ilgi gören yapım, Netflix tarafından 5 milyon dolar karşılığında satın alınmıştı. Şimdi ise bu yatırımın karşılığını fazlasıyla veriyor.
Film, “En İyi Belgesel” dalında Oscar yarışına girmesi muhtemel yapımlar arasında gösteriliyor.
Yönetmen Gandbhir, filmi “kolay cevaplar vermeyen bir deneyim” olarak tanımlıyor ki tam da Akademi’nin son yıllarda aradığı türden bir yaklaşım.
Sonuç Olarak
Mükemmel Komşu, hem biçimsel cesareti hem de toplumsal duyarlılığıyla 2025’in en dikkat çeken belgesellerinden biri olmaya aday.
Netflix’in küresel etkisiyle, Amerika’nın küçük bir kasabasından çıkan bu trajedi artık milyonların ekranına taşınıyor.
Belki de asıl başarı, bu kadar kişisel ve rahatsız edici bir hikayeyi, bu denli etkileyici bir sinema diline dönüştürmekte yatıyor.