1910’ların Rusya’sında doğan Rayonizm, sanatın ışıkla buluştuğu bir akım. Mikhail Larionov ve Natalia Goncharova öncülüğünde şekillenen bu akım, nesneleri resmetmek yerine onlardan yansıyan ışıkları ve renklerin ritmini vurguluyor. Modern yaşamın enerjisini tuvale taşıyan bir görsel şenlik adeta.
Işık Her Şeydir
Rayonizm (Işıncılık) basitçe, gerçekten gördüğümüz ışığı resmetmek fikrinden doğdu. Larionov ve Goncharova’ya göre nesneler değil, onlardan yansıyan ışık önemliydi. Bu sayede resimler, sanki canlı ve hareketli bir enerjiyle dolup taşar gibi görünüyordu.
Fütürizmden İlham Alan Bir Macera
Rayonistler, İtalya’daki fütürizm akımını izleyerek hız, hareket ve modern yaşamın enerjisini öğrendiler. Ama kendi tarzları, ışığın dansını ve renklerin ritmini tuvale taşımak oldu. Artık resim, sadece bir nesneyi göstermek değil, gözde ve ruhta bir etki yaratmaktı…
Işınların Büyüsü
Larionov şöyle der: "Gördüğümüz şey nesne değil, ondan yansıyan ışığın toplamıdır."
Bu yüzden Cam (1912), Boğa Başı (1913) ve Noktürn (1914) gibi eserlerde renkler adeta titriyor ve gözümüzle dans ediyor. Rayonizm, izleyenleri büyüleyen bir ışık şöleni sunuyor.
Kısa Ama Etkileyici Bir Yolculuk
Rayonizm kısa sürdü ama etkisi büyüktü. Rus soyut sanatını derinden etkiledi ve renklerle ışığın birleştiği bir görsel dil oluşturdu. Tuvaldeki renkler, sanki canlı ve ritmik bir şekilde hareket ediyordu, sanat artık gözle görülür bir enerjiye dönüştü.