Nadir görülen ekinokok kistinin leğen kemiğini sarmasıyla yürüyemeyecek hale gelen 56 yaşındaki Mainat Bechieva, Türkiye’de sağlığına kavuştu. Rusya’da yaşayan Çeçen asıllı hemşire Bechieva, ağrılarından kurtularak sağlığına kavuşmak için ülkesinde kapı kapı gezse de çareyi Türk doktorlarında bulan Bechieva; “Bazı hastaneler tedaviyi yapamayacaklarını söyleyip, reddettiler. Verilen ilaçlar etki göstermiyordu. Ameliyatla bir tedavisi varsa beni yönlendirmelerini istedim. Ama doktorlar elini iki yana açarak ‘bilgimiz yok’ şeklinde cevap vererek, bunun ‘çaresi yok’ dediler” şeklinde konuştu.

Rusya’da yaşayan 56 yaşındaki hemşire Mainat Bechieva, kalçasında hissettiği şiddetli ağrıların sonrasında St. Petersburg’ta tedavi görmeye başladı. İlaç tedavisinin ağrılarını dindirmeyince farklı hastanelere başvurdu. Bechieva’da, yapılan tetkikler sonucunda ekinokok kisti teşhis edildi. Genellikle köpeklerin ve kurtların bağırsaklarında yaşayan bir parazit türü olan ve insanlarda nadir rastlanan ekinokok kistinin leğen kemiğine yayılması sonucunda oturup kalkmakta ve yürümekte güçlük çekmeye başlayan Mainat Bechieva’ya ülkesindeki doktorlar ‘bu hastalığın çaresi yok’ demişti. Yaklaşık 12 santimetre büyüklüğe ulaşan tümör dolayısıyla hayatına devam edemeyecek hale gelen Mainat Bechieva, Ortopedik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Göçer ile iletişime geçti. Ve ameliyat için Türkiye’ye geldi. İç organlara, bağırsaklara ve ayağa giden damarların yakınında ve geniş bir alana yayılan tümör, yaklaşık 10 saat süren riskli bir ameliyat sonrasında tamamen temizlendi.


Ameliyattan önce ciddi korkulara sahip olan Bechieva; “Türkiye’yi çok sevdim. Artık benim kanımda Türk kanı var. Türkiye’de verilen sağlık hizmetinden çok memnun kaldım. Ameliyattan önce korkularım vardı. Riskli olduğunu doktorlar da söylüyordu, bunu biliyordum. Ama ben her şeyin Allah’ın elinde olduğunu da biliyordum. Allah’a şükür şu an her şey yolunda” şeklinde konuştu. 

Ülkesindeki hastalık sürecini de dile getiren Mainat Bechieva; “Kalçamdaki ağrılardan dolayı kendi ülkemde hastaneye gittim. Oturup kalkmakta zorlanıyordum. Daha sonra nöroloji doktoruna başvuru yaptım. Doktor MR çekilmesi gerektiğini söyledi. MR çekildiğinde karaciğerimde küçük bir ekinokok kitlesi olduğu söylendi. Tedaviye başladıktan sonra başka hastanelere de gittik. Bazı hastaneler tedaviyi yapamayacaklarını söyleyip, reddettiler. Karaciğerimdeki ekinokokla 4 yıldır, kalçamdaki kitleyle ise 2 yıldır mücadele ediyorum” ifadelerini kullandı.

Rusya’da uygulanan ilaç tedavisinin ağrılarını dindirmediğini söyleyen Bechieva, “St. Petersburg’da tedavi görüyordum. Orada doktorlara bu hastalığın tedavisi var mı diye soruyordum. Çünkü verilen ilaçlar etki göstermiyordu. Ameliyatla bir tedavisi varsa beni yönlendirmelerini istedim. Ama doktorlar elini iki yana açarak ‘bilgimiz yok’ şeklinde cevap verdi. Yardımcı olmadılar. Bunun 'çaresi yok' dediler. Bunun üzerine Türkiye’de tedavi olmaya karar verdim. Çünkü ablam doktor ve kendisi de daha önce Türkiye’de sağlık hizmeti almıştı” dedi.

Gözyaşlarına Hakim Olamadı

Gözyaşlarına hakim olamayan Bechieva’nın kız kardeşi Taisa Turayeva; “Doktorumuza çok teşekkür ediyoruz, bize çok yardımcı oldu. Başka hastanelere de başvuru yaptık ancak kimse kabul etmiyordu. O yüzden biz çok şanslıyız. Ablam inşallah yavaş yavaş yürümeye başlayacak” şeklinde konuştu. 

Ekinokok kisti ile tedavi süreci hakkında bilgilendirmede bulunan Medicana Ataşehir Hastanesi’nden Ortopedik Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Göçer; "Hastamız yaklaşık 1-2 yıldır kalçasında ağrı, üzerine yük verememe, basamama ve yürüyememe şikayetleriyle bize geldi. Daha önce hastaya kendi ülkesinde o bölgeden biyopsi yapılmış, yaygın bir kitle olduğu tespit edilmiş ancak ameliyatın yapılamayacağı kendisine iletilmiş. Bu hastalık kist hidatik dediğimiz parazit kaynaklı bir hastalık. Çok sık görülen bir durum değil. Daha çok köpeklerin, kurtların bağırsaklarında yaşayan bir parazit. Bu parazit; bitkilere de bulaşabiliyor. İyi yıkanmayan bitkiler ve çok pişmemiş hayvan eti aracılığıyla da insana bulaşabiliyor. Bu parazit, insanda daha çok akciğer ve karaciğerde tutulum yapıyor. Kemikte tutulum yapması son derece nadir bir durum. Özellikle bu hastamızın kalçasındaki leğen kemiğinde tutulması çok daha nadir görülmekte” dedi.

Kistin bulunduğu yerin riskli bir bölge olduğunu belirten Doç. Dr. Göçer, açıklamasına şöyle devam etti; "Bu hastalık vücuda yıllar önce geçmiş olabilir. 20-30 yıllık bir geçmişi de olabilir. Vücudun bağışıklık sistemi zayıfladığında aktifleşen bir hastalık. Bu vakada da geç ortaya çıkmış. Kalça kemikleri tamamen erimiş, çürümüş bir vaziyetteydi. Ancak bütün leğen kemiğini tuttuğu için ve damar sinirlere, bağırsak ve idrar torbasına komşu riskli bir yerde olduğu için ameliyat ayrıca risk oluşturuyordu. Öte yandan bu vakada parazitel enfeksiyona karşı bir tedavi de gerekiyordu. Biz bu hastada iki tip ameliyatı birleştirmiş olduk. Bir taraftan parazitel hastalığa karşı enfeksiyonlu dokuları çıkardık. Bir taraftan da tümör proteziyle bacağını kullanabileceği bir hale getirmeyi planladık. Hem bu parazitel hastalık hem de bu parazitin kalça kemiğinde bu kadar yayılım göstermesi oldukça nadir görülüyor. Bu anlamda çok sık görülen bir vaka örneği değil. Haliyle ameliyatın kendisi de çok sık uygulanan bir ameliyat değil".

Ameliyatın yaklaşık 10 saat sürdüğünü vurgulayan Göçer, “Ameliyat bölgesi kalça bölgesinde bulunan leğen kemiğinde olduğu için risk teşkil ediyordu. Çünkü bu bölge; iç organlara, bağırsaklara ve ayağa giden damarların yakınındaydı ve tümör yer yer buraları da sardığı için oldukça riskliydi. Bunun için ameliyata yardımcı ekip olarak üroloji doktoru, genel cerrahi ve kalp damar cerrahisinden destek almamız gerekebiliyordu. Ancak bu hasta özelinde olağan dışı bir komplikasyon yaşamadık. Ameliyatımız gayet başarılı geçti. Kalça bölgesinde şimdiye kadar gördüğüm en büyük kistlerden biriydi. Yaklaşık 10-12 santimetre büyüklüğündeydi. Ameliyatta 30 santimetrelik bir kesiyle o bölgedeki kitleyi çıkartabildik. Hastayı ameliyat sonrası tedbir amaçlı 1 gece yoğun bakım ünitesinde beklettik. Sonrasında servise aldık ve 2’nci günde yürütmeye başladık. Ameliyattan sonraki 3’üncü gündeyiz ve işin henüz çok başındayız ama hasta şu an kendi kendine ayağa kalkıp hareket etmeye başladı” ifadelerini kullandı.  

Bu kistlerinin Türkiye’de nadir görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Göçer; “Çok nadir de olsa ülkemizde görebiliyoruz. Bu parazitin iki bulaş riski var.  Paraziti taşıyan köpekler ve kurtlar. Bunların dışkılarıyla bulaşan sebzelerin düzensiz tüketilmesi veya o sebzeleri tüketen hayvanların etinin iyi pişirilmeden yenmesi risk teşkil ediyor. Dolayısıyla sebzelerin tüketilmeden önce temizliğinin çok iyi bir şekilde yapılması gerekiyor. Öte yandan çiğ et tüketiminden de kaçınmak lazım” dedi.

Kan Şekerini Dengeleyen Gıdalar Kan Şekerini Dengeleyen Gıdalar

Hastanın ameliyat sonrası sağlık durumuna ilişkin açıklamalarda bulunan Göçer, “Hastamızı 7 gün daha servisimizde bekletmeyi planlıyoruz. Genel sağlık takibini yapıyoruz. 7’nci günün sonunda taburcu etmeyi planlıyoruz. Genel takip için ülkemizde ortalama 1 ay kalmasını öneriyoruz. Tümörlü bölgeden tüm kitleyi çıkardık ama geride kalmış veya tekrar reaktif olacak hücreler kalabiliyor. Bunun için yaklaşık 3 ay daha anti parazitel antibiyotik alması gerekiyor” şeklinde konuştu.

Kaynak: DHA