Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı’nda, vefatının yıl dönümünde yazar Akif Emre anısına anlamlı bir saygı programı düzenlendi. “Çarşamba Sohbetleri” kapsamında gerçekleşen “Akif Emre’ye Saygı” başlıklı etkinlikte, Emre’nin fikir dünyası, gazetecilik anlayışı ve şehir-medeniyet ilişkisine dair katkıları ele alındı.
Programın konuşmacılarından Düşünen Şehir Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Yerli, Akif Emre’nin düşünsel derinliğine dikkat çekti. Yerli, Emre’nin yazılarını sloganik ifadelerden uzak bir üslupla kaleme aldığını belirterek, "O, İslam medeniyetini metinlerden çok yaşanmışlıklar ve pratikler üzerinden anlar ve değerlendirirdi. Bu sebeple şehir ile mimariyi birlikte okuyan, yaşanabilir bir hafıza inşa etmeye çalışan bir entelektüeldi" dedi.
Yerli ayrıca, Akif Emre’nin hayatı erguvan metaforu üzerinden anlamlandırdığını ifade ederek, “O, laleden çok erguvanı öne çıkarırdı. Erguvan, geçiciliği, mütevazılığı ve ölümlülüğü simgeler. Erguvan gibi, Akif Emre de olması gerekeni hatırlatan bir duruşa sahipti. Mayıs ayında vefat eden Emre'nin hayatı, bu bahar çiçeğiyle sembolleşmiş gibidir” şeklinde konuştu.
“Bize Bir Akranı Gibi Davranmıştı”
Yazar Suavi Kemal Yazgıç da Emre ile tanışıklığını ve onu nasıl algıladığını paylaştı. Emre’yi ilk başta mesafeli biri olarak düşündüğünü belirten Yazgıç, tanıştıktan sonra bu önyargının tamamen dağıldığını ifade etti. Çarşamba akşamları gerçekleştirilen buluşmaların asıl mimarının Emre olduğunu söyleyen Yazgıç, “Vefatından sonra o buluşmalar bir daha hiç olmadı. Çünkü Akif Emre, merkezde olduğunu hissettirmeden bir araya gelişi mümkün kılan kişiydi. Bize her zaman bir akran gibi davranarak öğrenmeyi kolaylaştırırdı” dedi.
Yazgıç, Emre’nin ancak vefatından sonra daha çok anıldığını ve bu durumun kendisini üzdüğünü de sözlerine ekledi.
“Habercilik Anlayışıyla Ufuk Açtı”
Gazeteci Çiğdem Aktı, Emre ile çalışma fırsatı bulmuş bir isim olarak onun habercilik anlayışını ve titizliğini anlattı. Emre’nin, sadece bilgi aktaran bir haberciliği yeterli görmediğini vurgulayan Aktı, “Kendi gündemini oluşturan ve her sabah toplantılarda Müslüman dünyaya dair bir haberin olmamasına karşı çıkan biriydi. Arakan, Mora gibi birçok yeri ondan öğrendim. O, habercilik dilini bize kazandıran kişidir” ifadelerini kullandı.
Aktı, Emre’nin her zaman inandığı gibi yaşayan biri olduğunu ve umudunu hiç kaybetmediğini belirtti. Bugün benzer duruşta bir ismin eksikliğini derinden hissettiğini de dile getirdi.
“Yazıları Entelektüel Derinliğin İzlerini Taşıyor”
Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Dr. Öğr. Üyesi İzzet Gülaçar ise Emre’nin düşünsel arka planını anlamadan onun yazılarının kavranamayacağını belirtti. Emre’nin entelektüel bir duruşla döneminin politik ve kültürel tartışmalarına katkı sunduğunu ifade eden Gülaçar, “Onun kim olduğunu, nerede durduğunu anlayarak değerlendirmek gerekir. Yazılarındaki duruş, Hakk’ın hatırını gözeten, Müslümanca bir endişeyi barındırır. Bu da onları hâlâ güncel ve diri kılar” dedi.
Gülaçar, Emre’nin, Aliya İzzetbegoviç için kullandığı “yüzünde gölgesi olmayan bilge” ifadesinin aslında bizzat kendisi için de geçerli olduğunu belirtti.
Program, yoğun katılımla gerçekleştirilen soru-cevap bölümüyle sona erdi.