Ankara’nın tarihi Samanpazarı semtinde 40 yıldır bakır işleme ve rölyef sanatıyla uğraşan 53 yaşındaki Ferit Canbaz, zanaatkârlığın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Henüz 12 yaşında çırak olarak başladığı meslek yaşamını halen sürdüren Canbaz, “Artık bu işi yapanlar bir elin parmağını geçmiyor” sözleriyle mesleğin geleceğine dair kaygılarını dile getiriyor.
Bakır üzerine çekiç, kalem ve çeşitli aletlerle işlemeler yapan Canbaz, çocukluk yaşlarında başladığı sanat yolculuğunu ağabeyiyle birlikte yürütüyor. El emeğiyle oluşturulan eserlerin her biri iki gün süren zahmetli bir sürecin ürünü. Canbaz, işçiliğin detaylarına dikkat çekerek, bu uğraşın hem sabır hem de yetenek gerektirdiğini ifade ediyor.
“Eskiden Sanata Değer Vardı”
Canbaz, mesleğe başladığı yıllarda sanat öğrenmenin toplumda saygı gördüğünü, çocukların yaz tatillerinde zanaat atölyelerine yönlendirildiğini vurguluyor. Bugünse durumun tamamen değiştiğini belirten Canbaz, “Çırak yetişmiyor, ustalar yalnızlaşıyor. Ne yazık ki ben son çıraklardan biriyim” diyor.
Zanaatkârlar Neden Yalnızlaştı?
Teknolojik gelişmeler, artan üretim hızı ve değişen yaşam beklentileriyle birlikte geleneksel mesleklere olan ilgi her geçen gün azalıyor. Canbaz, “Gençler artık sadece akademik başarıya yöneliyor. El sanatları maddi açıdan yeterince kazançlı görülmediği için tercih edilmiyor” diyerek değişen toplumsal dinamiklerin zanaatkârlık üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.
El Sanatları Ruhunu Kaybediyor
Canbaz, el işçiliğiyle uğraşmanın ruhsal anlamda rahatlatıcı bir etkisi olduğunu belirtse de günümüzde ekonomik kaygıların bu işin doğasını değiştirdiğine dikkat çekiyor. Canbaz, “Sanat artık rahatlamak için değil, geçinmek için yapılıyor. Bu da el emeğinin anlamını kaybettiriyor” ifadeleriyle mesleki dönüşümü özetliyor.
Fabrikasyon Ürünlerle Yarışmak Mümkün Değil
Geçmişte bakır ürünlerin evlerde aktif olarak kullanıldığını, bugün ise yalnızca süs eşyası olarak tercih edildiğini belirten Canbaz, el işi ile seri üretimin karşılaştırılamayacağını vurguluyor. “El sanatı bir kültürdür, fabrikasyon bir kopyadır” diyerek el emeğinin değerinin yeniden anlaşılması gerektiğini savunuyor.