Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi öğrencilerinden Seyyide Nur Sevim ve Hasan Özdemir, bu yıl 9. su düzenlenen TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması'nın Radyo Programı dalında birincilik ödülüne layık görüldü.
Söz konusu ödül, üniversitenin 9 senedir süregelen yarışmanın "Radyo Programı" dalında aldığı ilk birincilik olarak kayda geçti.
Sibel BAY (S.B.): Öncelikle sizleri biraz tanıyalım.
Seyyide SEVİM (S.S.): Ben Seyyide Nur Sevim. 24 yaşındayım. 4 yıl boyunca öğrenci olarak bulunduğum Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV ve Sinema bölümünden bu yıl dereceyle mezun oldum. Radyo programcılığı, şiir, müzik ve seslendirme ile profesyonel olarak ilgileniyorum.
Hasan ÖZDEMİR (H.Ö.): Ben Hasan Hüseyin Özdemir. 2001 doğumluyum. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümü son sınıf öğrencisiyim. Hayatıma müzik prodüktörü olarak devam ediyorum. Projelerde yer almaya devam edeceğim.
Derya NACAROĞLU (D.N.): Ben, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Radyo Televizyon Bölümü Öğretim Üyesi ve Bölüm Başkan Yardımcısı Derya Nacaroğlu. 30 yıla yakın süredir bu mesleğin içinde olmakla birlikte daha lisans yıllarımdan beri köklerini Gazi Üniversitesi'nden alan bu kurumdayım. Uzun yıllar okulumuzun radyo koordinatörlüğü görevini sürdürdüm. Radyo her zaman hayatımın önemli bir noktasında olmuştur. Ben kısaca program yazmayı, yapmayı çok seven, yeniliklere açık olan ve kendini her zaman öğrenci gibi hisseden bir akademisyenim.
(S.B.): Bu sene 9. su düzenlenen TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması'nın Radyo Programı dalında birinci olan projenizden biraz bahseder misiniz?
(S.S.): Bu proje yarışma maksatlı üretilmedi. Benim için çok daha kişisel bir öyküsü var. Sevgili Derya Nacaroğlu Hocamın 3. sınıfta verdiği Radyo Program Yapımı dersinin dönem ödevi olarak ilk temelleri atıldı. Fikri bana ait olan program, Derya Hocamın verdiği "Cennet Her Yerde" ismi ile taçlandırıldı. Program, kısaca cezaevindeki anneler ve çocukları arasındaki bağın üzerine kurulu bir "Anneler Günü Özel" programı. Bir kadın olarak empati kurabildiğim bir konuydu. Kazanmak için yapılmış bir tercih değil, kişiseldi. Program üzerinde çalışırken yarışma olasılığı bir yana mezuniyet projesi olarak sunmak bile yoktu gündemimde.
(S.B.): Bu oldukça ağır bir konu ve iddialı bir proje. Projeyi hayata geçirirken olan motivasyonunuz neydi?
(S.S.): Benim motivasyonum kişisel ve duygusaldı. Bir kadın olarak o dönem gündemde olan cezaevindeki anneler ve çocuklarının haberleri olsun, en sevdiğim şairlerden olan İranlı kadın şair Füruğ Ferruhzad’ın aynı acıdan geçen hayat hikayesi olsun daha yaşamadan yaşadığım bir yara gibi hissediyordum bunu. Bu konuda yazdığı "Oğluma" isimli şiirden bir kesiti programda seslendirdim hatta. Ama en önemli motivasyonum ödül töreninde de söylediğim gibi annemdi. Annem olmasa, anne ve çocuk arasındaki bağın belki de en çok sınandığı böylesi bir öyküyü işleyemezdim. Nitekim programın bir noktasında annem için ayırdığım bir kısım var ki bu ona yazdığım çok özel bir şiirimden alıntıdır. O benim en büyük ilham kaynağım.
(S.B.): Bu projenin hikayesini bir de sizden dinleyebilir miyiz?
(D.N): Geçen sene radyo program yapımı dersinde Seyyide bana çok güzel bir fikirle geldi. Fikrin temel nüvesi cezaevindeki annelerdi. Bu konuyla ilgili elinde olan bütün materyalleri toparlamıştı ve programa nasıl yerleştireceğinden bahsetti. Ne yapmak istediği özgür bir yapımcı olarak Seyyide'nin kararıydı. Öz disiplin çok önemli. Bir bebek gibi ilgileniyordu programıyla Seyyide… Bir yerden sonra Seyyide benim için programıyla özdeşleşmişti. Bizim de mihmandarlar olarak emeğimiz baki lakin asıl emeğin sahibi öğrenci... Ben gurur duyuyorum onunla ve başarılarının devamını diliyorum.
(S.B.): Derya Hanım, öğrencilerinizin böyle bir başarıya imza atması size ne hissettiriyor?
(D.N): Bir kere gurur...Emeklerimizin görünür yüzü onlar. Bu başarılar da onun göstergesi. Öğrencilerimizde bunu ne kadar görürsek o zaman diyoruz ki " İşte oldu. Emeklerimiz karşılığını buldu." Yoksa kendi namımıza edindiğimiz bir şey yok. Öğrencilerimiz bizim varlık sebebimiz. Üstelik o öğrencinin gelecek kariyeri hakkında bilgi veren başarıları gördüğümüzde gözümüz arkada kalmıyor.
(S.B): Şimdi projenin sahiplerine bir kez daha geri dönelim. Söyler misiniz takım çalışması ve iş bölümünüz nasıl oldu bu süreçte?
(H. Ö.): İş bölümünün bana düşen kısmında prodüksiyon, aranjman ve ses kurgusu vardı. Prodüktör olarak kendi müziğimde en çok ehemmiyet gösterdiğin kısım introdur. Radyo programı introsu için de yaratıcı fikirler geliştirdim. Tek düze olmayan bir aranje ve vurucu bir intro geliştirdikten sonra, son olarak mix ve mastering konusunda radyo programı standartlarına uygun ilerledim.
(S.S.): Ben projenin kreatif de diyebileceğimiz fikir ve geliştirme kısmında vardım. Metin yazımı ve seslendirme aşamasında elimden geldiğince hikâyenin ruhuna uygun ilerlemeye çalıştım. Yazılı ve işitsel materyal araştırmak ve cezaevi röportajını yapmak da benim payıma düşen kısımdı. Arkadaşımız Timuçin Ateş de program kaydının alınması ve bir ekip olarak çalışabilmemiz için yapımcı ve prodüktör arasındaki iletişimin sağlanması konularında desteğini esirgemedi. Açıkçası ben takım çalışmasına alışkın değildim. Ancak birlikte bir sevinci, anı ve hikâyeyi paylaşmak çok farklı ve özel bir duyguydu. "İyi ki biz" diyorum.
(S.B.): Yarışmaya katılmak ve kazanmak size neler kattı? Bunun sizin mesleki kariyerinizi nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
(S.S.) TRT Geleceğin İletişimcileri Ödülü çok prestijli bir ödül. CV'mizin baş köşesine oturacağından şüphem yok. TRT'ye bizim yaşlardaki gençlerin kariyerlerine ışık tutup bu fırsatı tanıdıkları için minnettarız. Başarımızın ödüllendirilmesinin ikimizi de yaptığımız iş yönünde teşvik edeceğine inanıyorum.