Dünyanın en yüksek noktası Everest Dağı, yıllardır maceraperestlerin hayallerini süslüyor. Ancak bu zorlu tırmanış sadece büyük başarılar değil, acı kayıplar da beraberinde getiriyor. Yüksek irtifada hayatını kaybeden dağcıların bedenleri, zorlu şartlar nedeniyle dağın yüksek kesimlerinde kalıyor.
Everest, dev bir açık hava mezarlığına dönüşmüş durumda.
Everest’te Hâlâ Bulunan Yaklaşık 200 Ceset
1953’te Sir Edmund Hillary ve Tenzing Norgay’ın tarihi zirve başarısından bu yana 4.000’den fazla dağcı Everest’e tırmandı. Ancak ne yazık ki, 340’tan fazla kişi hayatını kaybetti. Bu trajik kayıpların yaklaşık 200’ünün cesedi, ölüm bölgesi olarak bilinen 8.000 metre üzerindeki zorlu rakımlarda hala yerinde duruyor. Bu cesetler, tırmanış için birer uyarı niteliği taşırken, aynı zamanda dağcılık tarihinin sessiz tanıkları olarak kalıyor.
Neden Cesetler Dağdan Aşağı İndirilemiyor?
Everest’in “ölüm bölgesi” olarak adlandırılan kısmında, atmosferdeki oksijen oranı inanılmaz derecede düşük, hava ise dondurucu soğuk. Bu aşırı zorlu doğa koşulları, cesetlerin kurtarılmasını neredeyse imkânsız kılıyor. Ayrıca engebeli ve tehlikeli arazi, kurtarma ekipleri için büyük risk oluşturuyor. Buzla bütünleşen cesetler yıllarca neredeyse hiç bozulmadan kalabiliyor, bu da onları kaldırma sürecini daha da güçleştiriyor.
Everest’in “Gökkuşağı Vadisi”: Ölüm Bölgesi
Dağın bu kısmı, renkli dağ kıyafetleri giymiş hareketsiz bedenlerle dolu olduğu için “Gökkuşağı Vadisi” olarak anılıyor. Bu korkutucu manzara, dağcıların ne kadar tehlikeli bir noktaya yaklaştığını hatırlatırken, aynı zamanda etik ve insanlık açısından da tartışmalara yol açıyor.
Everest’in Efsane Cesetleri ve Hikayeleri
Yeşil Çizmeler: Zirvenin Sessiz Bekçisi
1996’da hayatını kaybettiği düşünülen ve kimliği kesin olarak bilinmeyen “Yeşil Çizmeler” lakaplı dağcının cesedi, Everest yolculuğuna çıkan herkesin karşılaştığı sembolik bir işaret haline geldi.
Uyuyan Güzel: Francys Arsentiev’in Acıklı Hikayesi
Oksijen desteği olmadan zirveye çıkan ilk Amerikalı kadın olan Francys Arsentiev, inişte yalnız kaldı ve 7 yıl boyunca donmuş bedeni dağda kaldı. Diğer dağcılar tarafından “Uyuyan Güzel” olarak anıldı.
1996 Felaketi: Rob Hall ve Scott Fischer’in Sonu
Deneyimli dağcılar Rob Hall ve Scott Fischer, 1996’daki şiddetli kar fırtınasında hayatını kaybetti. Hall’un cesedi hâlâ Everest’te bulunuyor ve bu trajedi, dağcılık tarihinin en acı olaylarından biri olarak anılıyor.
Shriya Shah-Klorfine: Hayaline Kurban Giden Kadın
2012’de az deneyimli bir dağcı olarak tırmanışa başlayan Shah-Klorfine, oksijen yetersizliği ve yorgunluk nedeniyle yaşamını yitirdi. Cesedi, dağdan ancak helikopterle çıkarılabildi.
Donmuş Sessizlik: David Sharp’in Vahim Hikayesi
Yalnız tırmanış denemesi sırasında hayatını kaybeden Sharp, yardım beklerken birçok dağcının yanından geçip gitmesiyle büyük bir etik tartışmaya neden oldu.
George Mallory: 75 Yıl Sonra Bulunan Gizemli Ceset
1924’te zirveye ulaşma umuduyla yola çıkan Mallory’nin cesedi 1999’da bulundu. Zirveye ulaşıp ulaşamadığı hâlâ bilinmiyor, ancak dağcılık tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak anılıyor.
Hannelore Schmatz: Ölüm Bölgesinde Son Yolculuk
1979’da zirveye ulaşan Schmatz, inişte yaşadığı donma ve oksijen yetersizliği nedeniyle hayatını kaybetti. Cesedi uzun yıllar herkesin görebileceği şekilde dağda kaldı.
Everest’te Ceset Kurtarmanın Bedeli
Dağdan ceset indirme operasyonları hem maddi hem de insani açıdan çok pahalı ve risklidir. Bazı durumlarda kurtarma masrafları 100.000 doları aşabiliyor. Ayrıca kurtarma ekipleri de ekstrem koşullarda hayatlarını riske atıyor. Bu sebeple birçok ceset olduğu yerde kalmaya devam ediyor.
Everest Dağı, sadece dağcıların zafer anıları değil, aynı zamanda hayatını kaybedenlerin hikayelerini de barındıran eşsiz bir alan.
Bu devasa dağ, doğanın sınırlarını zorlayanların anıt mezarı olarak da görülüyor. Dağın sessizliği içinde kalan bu anılar, her yıl tırmananlara hem bir uyarı hem de saygı çağrısı yapıyor.