19. yüzyıl İskoçya’sında mezar soygunculuğu kârlı bir iş koluydu. Ancak İrlanda doğumlu William Burke ve William Hare adlı iki adam, bu işi bir adım öteye taşıdı. İkili, düzenli gelir elde etmek için insanları öldürüp cesetlerini satmaya başladı. 1827-1828 yılları arasında en az 16 kişiyi katleden bu ikili, kısa sürede Edinburgh’un en ürkütücü isimleri arasında yer aldı.

İşte İskoçya tarihine “ceset tüccarları” olarak geçen Burke ve Hare'in kan donduran cinayet hikâyesi...

Her iki fail de İrlanda doğumluydu ancak 1800’lerin başında Union Kanalı inşaatında çalışmak üzere Edinburgh’a göç ettiler.

William Hare, şehrin West Port bölgesinde eşi Margaret Laird ile birlikte bir pansiyon işletmeye başladı. William Burke ise Helen McDougal isimli bir kadınla birlikte aynı caddeye taşındı ve kısa sürede Hare ile dostluk kurdu.

29 Kasım 1827’de, pansiyonda kalan “Yaşlı Donald” adlı bir adam hayatını kaybetti. O dönemde dört pound kira borcu olan bu kişinin ölümü, Hare’in dikkatini çekti.

Edinburgh’da anatomi çalışmaları için taze ceset ihtiyacı oldukça yüksekti ve doktorlar genellikle ölen kişilerin bedenlerini illegal yollardan temin etmekteydi.

Hare, Donald’ın cesedini satarak alacağını tahsil etmeye karar verdi ve planını Burke ile paylaştı. Yaşlı adam gömülmeden önce, cesedi tabuttan çıkarıldı, yerine ağaç kabuğu konuldu ve bedeni Dr. Robert Knox’a yedi pound on şiline satıldı. Bu rakam, günümüz para birimiyle yaklaşık 1.000 dolara tekabül ediyor.

Bu ilk satışın getirdiği kâr, Burke ve Hare’i ceset temininde daha kısa yola başvurmaya itti: artık ölü beklemeyecek, insanları bizzat öldüreceklerdi.

1828 yılının başlarında, pansiyonda kalan Joseph adlı başka bir kiracı hastalandı. Burke ve Hare, onun iyileşmesini beklemek yerine, onu alkolle sarhoş edip boğarak öldürdü.

Bu yöntem, şiddet izi bırakmadan uygulandığı için, daha sonra "burking" olarak anılacaktı.

William Burke, 1829 tarihli Caledonian Mercury gazetesinde yayımlanan itiraflarında şu ifadeleri kullandı:

“Boğarak. İnsanları sarhoş ettik, sonra burun ve ağızlarını kapatıp bedenlerinin üzerine çıkarak onları boğduk. Bazen ben ağzını ve burnunu tutarken Hare üzerine çıkar, bazen de tersi olurdu.”

Toplamda 11 ay süren bu suç zinciri boyunca en az 16 kişi öldürüldü. Burke ve Hare, kimsenin eksikliğini fark etmeyeceğini düşündükleri kişileri seçerek sistematik şekilde cinayet işlemeye devam etti.

Cinayetler zinciri, 31 Ekim 1828’de Glasgow’dan Edinburgh’a oğlunu aramak için gelen Marjory Campbell Docherty (bazı kaynaklarda Margaret, Madgy ya da Mary) isimli kadının öldürülmesiyle sona erdi. Burke, kendisine bir yatak ve yemek teklif etti. O sırada evde bulunan James ve Ann Gray adındaki kiracılar, o gece Hare’in evine gönderildi. Ertesi gün eve döndüklerinde, eşyalarının bulunduğu odaya girmeleri engellendi. Ancak yalnız kaldıklarında odaya girdiler ve Docherty’nin cesedini samanların altında saklanmış hâlde buldular.

Helen McDougal, Grays çiftine sessiz kalmaları için 10 pound teklif etti. Ancak çift derhâl polise haber verdi. O sırada Burke ve Hare cesedi çoktan ortadan kaldırmıştı. Fiziksel delil bulunamadığı için, savcılar zanlıları suçlamakta zorlandı.

Bu durumda, William Hare’e anlaşma teklif edildi. Hare, Burke’e karşı tanıklık etmeyi kabul etti ve işledikleri cinayetleri detaylarıyla anlattı.

Burke, Hare, Margaret Laird ve Helen McDougal Kasım 1828’de tutuklandı. Fiziksel delil eksikliği nedeniyle, sadece tanıklığa dayanan bir dava yürütülebildi. McDougal ve Laird’in suç ortaklığı düzeyi ise hiçbir zaman netlik kazanmadı. Dava, 24 Aralık 1828’de başladı. McDougal beraat etti, ancak Burke cinayetten suçlu bulundu.

William Burke, 5 Ocak 1829’da yaklaşık 25.000 kişinin önünde idam edildi. Cesedi, bilimsel çalışmalarda kullanılmak üzere bir anatomi okuluna bağışlandı. Derisinin parçaları bazı öğrenciler tarafından kitap cildi yapımında kullanıldı.

İskeleti ise bugün hâlen Edinburgh’daki Surgeon’s Hall’da sergilenmektedir. Bu son, şehir tarihine bu denli karanlık bir iz bırakan biri için oldukça ironiktir.