Hepimiz ilişkilerimizde farklı şekilde davranırız. Kimimiz duygularını açıkça ifade edebilirken, kimimiz sürekli sevilip sevilmediğini sorgular. Bu noktada devreye giren bağlanma stilleri, çocuklukta şekillenir ve yetişkinlikteki ilişkileri doğrudan etkiler. Kaygılı bağlanma tarzı da bu davranış biçimlerinden biridir. Bu bağlanma biçimine sahip olan kişiler, ilişkilerinde sürekli onay arar, terk edilme korkusunu derinden hisseder ve yakınlık kurmak isterken bir yandan da güvensizlik duyar.
Kaygılı Bağlanmanın Özellikleri Nelerdir?
Kaygılı bağlanma yaşayan bireyler için en belirgin durum, sürekli bir endişe haliyle birlikte gelen “hiperaktivasyon” davranışlarıdır. Bu kişiler partnerlerinin sevgisinden emin olmak için sık sık güvence ister. Mesajlara geç cevap alındığında kötü senaryolar üretmek, küçük mesafeleri bile tehdit olarak algılamak, ilişkinin sürekli tehlikede olduğunu düşünmek kaygılı bağlanmanın en yaygın işaretleridir.
Bu Davranışlar Sizi Ele Veriyor Olabilir
Eğer aşağıdaki davranışları sıkça yaşıyorsanız, kaygılı bağlanma eğilimine sahip olabilirsiniz:
Partnerinizle geçirdiğiniz zamanı fazlasıyla önemsemek ve kısıtlanınca kendinizi değersiz hissetmek
Sürekli ilişkinin durumunu sorgulamak
Kısa bir suskunluğu bile büyük bir problem olarak görmek
“Beni hâlâ seviyor musun?” sorusunu tekrar tekrar sormak
Partneriniz yanınızda olmadığında bile basit kararları almakta zorlanmak
Partnerin zihnini okumaya çalışmak ve davranışlarını fazlaca analiz etmek
Bağlanma Teorisi: Çocukluktan Gelen İzler
Bağlanma kuramı, insan ilişkilerinin temelini çocukluk yıllarına dayandırır. Bebeklikten itibaren birincil bakım verenle kurulan bağ, bireyin ilerideki romantik ve sosyal ilişkilerini şekillendirir. Çocuğun ihtiyaçları istikrarlı şekilde karşılanırsa güvenli bağlanma gelişir. Ancak ilgisizlik, tutarsızlık ya da kayıplar, kaygılı bağlanma tarzını besler.
Bağlanma Türleri Nelerdir?
Psikoloji dünyasında dört temel bağlanma biçimi bulunur:
Güvenli Bağlanma: Kişi sevildiğine ve destek göreceğine inanır.
Kaygılı Bağlanma: Sevilip sevilmediğini sorgular, terk edilme korkusuyla yaşar.
Kaçıngan Bağlanma: Bağımlılık korkusuyla duvarlar örer.
Düzensiz Bağlanma: Sevgi ve korku iç içe geçer.
Kaygılı bağlanma ise genelde “Yakın ol ama beni bırakma” çelişkisiyle kendini gösterir.
Kaygılı Bağlanma Neden Ortaya Çıkar?
Kaygılı bağlanmanın temelinde genellikle çocukluk dönemi deneyimleri vardır. Bu bağlanma biçimini tetikleyen yaygın etkenler şunlardır:
Anne veya babadan yeterince tutarlı ilgi görememek
Ailede kaygılı bir atmosferde büyümek
Duygusal ihmal ya da istismar yaşamak
Küçük yaşta ebeveyn kaybı
Genetik olarak kaygıya yatkın olmak
“Sevilmek için hep kusursuz olmalıyım” düşüncesiyle büyümek
Bu etkenler, yetişkinlikte kişinin sevilmeye layık olup olmadığını sorgulamasına ve ilişkilerde derin bir kaygı duymasına neden olur.
Kaygılı bağlanma fark edildiğinde çözümü olmayan bir kader değildir. Profesyonel destek almak, sağlıklı iletişim kurmak, kendi sınırlarını tanımak ve çocukluktan gelen kalıpları fark etmek, bu bağlanma biçimiyle baş etmenin en güçlü adımlarındandır.