Günümüzde ticari ölçekte çoğunlukla üç kanatlı türbinler tercih edilir. Ancak geçmişte, farklı sayıda kanat içeren türbinler de çeşitli testlere tabi tutulmuştur. Üç kanatlı türbin tasarımının tercih edilmesinin ardında, enerji verimliliği, aerodinamik özellikler ve yapısal denge gibi mühendisliksel faktörler yatmaktadır.
Rüzgâr türbinlerinin kanat sayısının artırılması, mekanik ve aerodinamik yükleri doğrudan etkiler. Kanat sayısının fazla olması, türbinin ağırlığındaki ve sürtünmedeki artışı beraberinde getirir. Bu durum, türbinin dönüş hızının azalmasına ve dolayısıyla enerji verimliliğinin düşmesine yol açar. Örneğin, 1.5 megavatlık bir türbinin her bir kanadı yaklaşık 12 ton ağırlığındadır. Bu ağırlık, ek kanatların türbinde oluşturacağı sürtünmeyi artırarak, dönüş hızını düşürür ve türbinin performansını olumsuz etkiler.
Bir diğer mühendisliksel zorluk, çift sayıda kanatlı türbinlerde görülen dengesizlik problemidir. Çift sayıda kanadın bulunduğu türbinlerde, kanatlardan biri en üst noktada, diğeri ise en alt noktada olur. Bu durumda, rüzgârın alttaki kanada etkisi, kulenin zeminle olan etkileşimi nedeniyle sınırlıdır. Sonuç olarak, üstteki kanat ile alttaki kanat arasındaki rüzgâr basıncı farkı, türbinin ileri-geri hareket etmesine neden olabilir ve yapısal dengesizliklere yol açar. Bu da türbinin dayanıklılığını ve verimliliğini olumsuz etkileyebilir.
Üç kanatlı tasarım ise, aerodinamik açıdan en dengeli çözümdür. Kanatlardan birinin alt konumda bulunması durumunda, diğer iki kanat, bu dengesizliği absorbe ederek türbini dengelemeye yardımcı olur. Bu mekanizma, dönen bir çarkın dinamiklerine benzer şekilde çalışarak, türbinin sürekli olarak dengede kalmasını sağlar. Üç kanatlı türbinlerde, kanatlar arasındaki denge, enerji üretiminde daha yüksek verimlilik ve yapısal dayanıklılık sağlar.