İkinci Dünya Savaşı’nın ardından mağlup olan Almanya, ABD, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği tarafından dört işgal bölgesine ayrıldı. 1949 yılında Batı’da Federal Almanya Cumhuriyeti (BRD), Doğu’da ise Sovyet denetiminde Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) kuruldu. Böylece ülke, siyasi, ekonomik ve ideolojik olarak ikiye bölünmüş oldu.
Savaş sonrası dönemde ekonomik farklılıkların derinleşmesiyle birlikte 1949-1961 yılları arasında yaklaşık 2,5 milyon Doğu Alman, Batı Almanya’ya kaçtı. Bu büyük göç hareketi, Doğu Almanya yönetimini sert önlemler almaya itti.
12 Ağustos 1961 gecesi sınırlar gizlilik içinde kapatıldı; ertesi gün ise Berlin’in ortasından geçecek şekilde dikenli tellerle çevrilen bölgede “Berlin Duvarı” inşa edilmeye başlandı. 3,6 metre yüksekliğindeki bu duvar, kısa sürede “utanç duvarı” ve “Demir Perde” olarak anılmaya başladı.
Bir Kenti ve Dünyayı İkiye Bölen Duvar
Yaklaşık 155 kilometre uzunluğundaki Berlin Duvarı, yalnızca bir kenti değil, tüm dünyayı iki blok haline ayıran Soğuk Savaş’ın en güçlü sembolü haline geldi. Zamanla duvarın çevresi gözetleme kuleleri, iç duvarlar, mayınlı bölgeler ve devriye yollarıyla güçlendirildi.
302 gözetleme kulesi ve 11 binden fazla askerin görev yaptığı bu sınır hattında, Batı’ya kaçmak isteyen yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. Resmî kayıtlara göre bu sayı 136 olsa da, gerçek rakamın çok daha fazla olduğu düşünülüyor.
Doğu Berlin ile Batı Berlin arasındaki 8 sınır kapısı dışında geçiş yasaktı. Doğu Almanya vatandaşlarının Batı’ya geçmeye çalışması “devlet suçu” olarak görülüyordu.
1989: Özgürlük Dalgalanması
1980’lerin sonlarında Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov’un “Glasnost” (açıklık) ve “Perestroyka” (yeniden yapılanma) politikaları, Doğu Bloku ülkelerinde büyük bir değişim dalgası başlattı. Bu değişim rüzgarı kısa sürede Doğu Almanya’ya da ulaştı.
1989 yazında binlerce Doğu Alman vatandaşı, Macaristan ve Çekoslovakya üzerinden Batı’ya kaçtı. Aynı dönemde Leipzig ve Berlin başta olmak üzere birçok kentte “Biz halkız” sloganıyla özgürlük taleplerini dile getiren protestolar düzenlendi.
Artan baskılar karşısında Doğu Almanya yönetimi, 9 Kasım 1989’da seyahat kısıtlamalarını kaldırma kararı aldı. Hükümet sözcüsü Günter Schabowski’nin “ivedilikle, hemen geçerli” açıklaması, halkın sınır kapılarına akın etmesine yol açtı.
O gece binlerce Doğu Berlinli duvara tırmanarak ya da sınır kapılarından geçerek Batı’ya geçti. İnsanlar elleriyle duvarın tuğlalarını söktü, Berlin yeniden birleşti. Bu an, yalnızca Almanya için değil, tüm dünya için bir dönüm noktası oldu.
Bir Ulusun Yeniden Doğuşu
9 Kasım 1989, Berlin Duvarı’nın yıkıldığı ve Soğuk Savaş döneminin fiilen sona erdiği gün olarak tarihe geçti. 28 yıl boyunca süren ayrılık, Almanya’nın yeniden birleşmesiyle son buldu. Bugün duvarın kalıntıları, Berlin’in birçok noktasında özgürlüğün ve barışın simgesi olarak korunuyor.
Tanıkların Dilinden Berlin Duvarı
Duvarın yıkılışına tanıklık eden Alman vatandaşları, o döneme dair anılarını hâlâ canlı tutuyor.
Batı Berlin’de çocukluğunu geçiren 55 yaşındaki Petra Lütz, “Evimizden sınırdaki ışıkları görürdük. Bir sabah artık duvar yoktu; Berlin yeniden birleşmişti.” sözleriyle o anları anlattı. Lütz, annesinin duvar örülmeden önce Doğu’dan Batı’ya kaçtığını, akrabalarının ise Doğu Berlin’de yaşadığını söyledi:
“Batı Berlin renkli, ışıltılı ve canlıydı. Doğu ise griydi. Kuzenlerime her gidişimde kahve ve kot pantolon götürürdüm. Onlar için bu lüks sayılıyordu.”
Lütz, bugün hâlâ bazı insanların Doğu Almanyalıları “Ossi” (Doğulular) olarak küçümsemesini eleştirerek şunları söyledi:
“Bu ayrımcılık beni üzüyor. Hepimiz Alman’ız; kimse geçmişinden dolayı dışlanmamalı.”
Berlin Duvarı yıkıldığında ABD’de öğrenci olan Klaus Böde ise o günü “dünyayı sarsan bir olay” olarak nitelendirerek, “Pensilvanya’da okuyordum. Duvarın yıkıldığını duyduğumda inanamadım. Gazeteleri topladım ve arkadaşlarıma rapor hazırladım. Bu, tarihin akışını değiştiren bir andı.” dedi.
Stuttgart’tan Berlin’e gelen Roland Henkel ise duvarın yıkılışını televizyondan izlediğini belirterek, “Değişim bekleniyordu ama bu kadar hızlı olacağını kimse öngöremedi.” dedi. Henkel, Doğu Almanya rejimini “adaletsiz bir sistem” olarak tanımlayarak, “Duvar, ülkenin kan kaybını önlemek için inşa edilmişti ama insanlığı engelledi.” değerlendirmesinde bulundu.
Henkel, bugün Doğu ve Batı Almanya arasında büyük bir bütünleşme sağlandığını vurgulayarak, şunları ekledi:
“Kültürel farklar zamanla azaldı. Son 40 yılda kaydedilen ilerleme, ulusal birliğin sağlam temellere oturduğunu gösteriyor.”
Berlin Duvarı: Geçmişin Gölgesinden Özgürlüğe
Berlin Duvarı’nın yıkılışı, yalnızca bir beton yapının değil, ideolojik sınırların da ortadan kalktığı tarihi bir anı temsil ediyor. 36 yıl sonra bile bu olay, özgürlüğün, birlikteliğin ve insan iradesinin en güçlü sembollerinden biri olarak hatırlanıyor.





