Genç tiyatro oyuncusu Bilge Güzel, tiyatroya başlama sürecini, rol aldığı karakterlerle kurduğu bağı ve sahneye dair hislerini anlattı. Sanatı yalnızca bir ifade biçimi değil, bir yaşam tarzı olarak gördüğünü belirten Güzel, tiyatronun hayatındaki yerini “yaşama tutkusu” sözleriyle tanımladı.

“Sahneyle İlk Temasım, Sararmış Bir Tiyatro Metniyle Oldu”

Tiyatroyla nasıl tanıştığını anlatan Bilge Güzel, ilk temasın bir kitap aracılığıyla gerçekleştiğini kaydederek, “13-14 yaşlarındaydım. Evdeki kütüphanede eski bir kitap buldum: İlk basım Molière - Cimri, Sabahattin Eyüboğlu çevirisinden. Merak edip karıştırdıktan sonra tiyatroya dair ilk algım, sararmış yaprakları olan bir metinle oluştu” ifadelerini kullandı.

Alzheimer Riskinde Yeni Umut: Lityum
Alzheimer Riskinde Yeni Umut: Lityum
İçeriği Görüntüle

Bu karşılaşmanın merakını ve ilgisini artırdığını dile getiren Güzel, “Televizyonda gördüğümden çok daha farklı bir dünyaymış dedim. Araştırmaya başladım; nasıl bir yol izlemeliyim, doğru ve eğitici kaynağa nereden ulaşabilirim diye düşündüm” şeklinde konuştu. Ayrıca, İstanbul’da yaş aralığına uygun bir kültür merkeziyle iletişime geçtiğini aktaran Güzel, “Yetenek sınavına girdim ve sahneye çıktığım o ilk an, hissettiğim aidiyetin yaşamım boyunca benimle olacağını hissettim” dedi.

Tiyatro Gençler Için Hâlâ Bir Tutku Mu 5

“Nina, Yalnızca Bir Karakter Değil; İçimde Büyüttüğüm Bir Varlık Oldu”

Bugüne dek canlandırdığı karakterler arasında kendisini en çok etkileyenin hangisi olduğu sorusunu yanıtlayan Güzel, hiç düşünmeden Anton Çehov’un Martı oyunundaki Nina karakterini seçtiğini belirtti.

“Nina karakteri, baştan sona hem kendi varoluşunun sancısında özgürleşmeye çalışan bir kadın hem de kendi zincirlerini yaratmış, kanat çırparken de kanatlarını kanatmış bir martı tasviri oluşturuyor zihnimde” ifadelerini kullanan Güzel, karakterle kurduğu bağı şu sözlerle anlattı:

“Tiyatroya olan aşkı ve içsel çatışmalarıyla birlikte, oynamaktan öte içimde hissettiğim bir karakter oldu Nina. Yavru martıyı elimde büyüttüğüm, sarıp sarmaladığım, ‘Yapayalnızım, çok yalnızım…’ dediği anlarında ‘Hayır, ben buradayım’ dediğim bir serüvendi benim için.”

Tiyatro Gençler Için Hâlâ Bir Tutku Mu 6

“Oyunculuk Benim için Yaşama Tutkusu”

Sahnede olmanın kendisine ne hissettirdiğini ve oyunculuğun onun için ne anlam taşıdığını anlatan Güzel, bu işi bir tutkuyla yaptığını vurguladı. “Tutku. Aslında yaşam gibi… Yaşama tutkusu” diyerek sözlerine başlayan Güzel, uzun süre “Neden tiyatro?” sorusuna yanıt veremediğini dile getirdi.

Güzel, bu sorunun cevabını bir prova anında bulduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Yaşam, gelişigüzel telaşında kendi kendine akıp gidiyor. Yürümeyi, su içmeyi ve nefes almayı sorgulamanın çok yakın bir çizgisinde sahnede var olmak… Perde açıldığında ve ışık yandığında; aldığın her nefesin, attığın her adımın aslında kendi yarattığın bir yaşamın gözler önüne serilmesi bence tiyatro. Nefes alıyorum çünkü yaşıyorum, kelimelerim boğazımdaki kuruluk hissiyle savaşıyor ve susuyorum; adım atmalıyım ama doğru yön ne taraf? İşte tiyatro bende yaşamın yansıması.”

Tiyatro Gençler Için Hâlâ Bir Tutku Mu 3

“Gençlikten Umutluyum; Seyircide de Dönüşüm Var”

Günümüz gençlerinin tiyatroya olan ilgisini değerlendiren Bilge Güzel, toplumun genel yargılarının aksine gençlikten umutlu olduğunu belirterek, “Farkındalığın hayatla daha iç içe olduğunu, sanatın toplumdan soyutlanmadığı bir genç neslin tohumlarını görüyorum” dedi.

Yeni kuşağın sanata olan yaklaşımına dair umutlarını dile getiren Güzel, “Artık biz gençler de toplumda ve sanatta var olmanın önemini kavramış gibiyiz. Geç olsun güç olmasın, biz buradayız” ifadelerini kullandı.

Seyircide gözlemlediği dönüşüme de değinen oyuncu, “Farklıyı görme, daha önce izlenmeyeni yapma ve görme isteği insanın her zaman içinde. Hal böyle olunca da arz-talep noktasında insan hem değişime hem yeniliğe doğru yol alıyor; hem seyirci hem oyuncu olarak dönüşüm içindeyiz” değerlendirmesinde bulundu.

“Şiir ve Yazmak, Oyunculuğumu Besleyen Şeyler”

Tiyatro dışında ilgilendiği alanlara dair soruyu da yanıtlayan Bilge Güzel, sahne dışındaki üretimlerini şöyle aktardı:

“Bir noktada izlemek, yazmak ve sahnede olmak; kendimde duygularımın ortak bir dışavurumu olarak tanımlayabilirim. Gözlem yapmanın, izledikçe tecrübe kazanmanın tiyatroda da önemli olduğunu düşünüyorum.”

Şiirle bağ kurduğunu belirten Güzel, “Şiir yazmayı, kelimelerle oynamayı çok severim. Yazmak ve izlemek bana iyi hissettirir. Hayal dünyalarımızın ürünlerinin bir bütününü oluşturur tiyatro. Bu yüzden de yazabilmeyi bilmenin, oyunu da beslediğini düşünürüm” dedi.

Tiyatro Gençler Için Hâlâ Bir Tutku Mu 2

“Sahnedeki Uyum, Ekip İçi Bağın Bir Yansımasıdır”

Tiyatro ekipleriyle kurulan bağın sahneye etkisine dair görüşlerini de paylaşan Güzel, bu ilişkinin önemine dikkat çekti:

“Tiyatro her şeyden önce bir ekip, bir aile çalışması. Tiyatroda ekip olmak; koca bir çınarın kendi içinde kök veren ve birbirini besleyen dalları gibidir diyebilirim. Can suyumuz ise seyircimiz” dedi.

Oyun çıkarma sürecinin ekip içi ilişkilere dayandığını belirten oyuncu, “Birlikte yiyor, içiyor, birlikte dinleniyoruz. Birimiz sahnede düştüğünde onu hep birlikte tutup kaldırıyoruz. ‘Birimiz hepimiz için’ mottosu çok önemli tiyatroda” ifadelerini kullandı.

Tiyatro Gençler Için Hâlâ Bir Tutku Mu 7

Bağ kurmanın temelinde empati olduğunu söyleyen Güzel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Empati kuramadığın insan ile bağ kuramazsın. İnsanı anlamak, içselleştirmek… Her şeyden önce sahne önünde ve arkasında yani gerçeklik ve kurmacada da aynı kapıya çıkıyor. Rollerimizi içselleştirmek, önce birbirimizi anlamaktan, tanımaktan ve empatiden geçiyor. Bunlar sağlandığında ise seyirci, birbirinden bağımsız insanların arasındaki güçlü bağın meyvesini, ortaya çıkan iyi iş olarak görüyor. Evet, önce birbirimizi anlıyoruz; sonra da onların bizi anlamasını sağlıyoruz. Kurmacanın ötesinde diyorum ya, tiyatro yaşamın yansıması… Tiyatro bizim bağımızın da yansıması.”

Muhabir: Sibel Bay