Türkiye’de “taşı toprağı altın” deyimi, Uşak’ta adeta gerçeğe dönüştü. Eşme ilçesindeki Kışladağ Altın Madeni’nde yılda ortalama 13 ton altın üretimi gerçekleştiriliyor. Bu rakam, Türkiye’nin toplam altın üretiminin yaklaşık dörtte birine denk geliyor. Böylesine büyük bir rezervin varlığı, hem ekonomik hem de sosyal açıdan dikkatleri Uşak’a çevirmiş durumda. Ancak bu ilgi, sadece yatırımcılarla sınırlı kalmadı. Son haftalarda defineciler de bölgeye yöneldi.
Bölgede yaşayan vatandaşlar, geceleri tarlalarda ya da ormanlık alanlarda kazı yapan kişilerin sayısında ciddi bir artış olduğunu belirtiyor. Özellikle Kışladağ çevresinde görülen bu izinsiz kazıların, maden sahalarıyla ilgisi olmamasına rağmen, define avcılarının altın bulma umuduyla arttığı ifade ediliyor.
DEFİNECİLERİN YENİ GÖZDESİ
Son yıllarda Manisa ve Kütahya sınırlarında da benzer hareketlilik gözleniyor. Kaçak kazılar nedeniyle güvenlik güçleri zaman zaman operasyonlar düzenliyor. Ancak definecilerin bir kısmı, bu bölgedeki altın madenlerini “yer altı hazinesi” sanarak kazı çalışmalarını sürdürmekte ısrar ediyor.
Jeoloji uzmanları bu inancın tamamen yanlış olduğunu belirtiyor. Uzmanlara göre altın madenleri, yer kabuğunun kilometrelerce altında, özel jeolojik süreçlerle oluşuyor. Yani kazmayla ulaşılması imkânsız. Buna rağmen yapılan izinsiz kazılar hem doğaya hem de arkeolojik kalıntılara büyük zarar veriyor.
DEFİNECİLER HEM ÇEVREYİ HEM TARİHİ YOK EDİYOR
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yayımladığı verilere göre Türkiye genelinde 20’den fazla aktif altın madeni bulunuyor. Ancak bu bölgelerde son yıllarda kaçak kazı olaylarında ciddi bir artış yaşandığı da raporlara yansıdı.
Yetkililer, özellikle altın rezervlerinin bulunduğu alanlarda yapılan izinsiz kazıların hem doğal dengeyi bozduğunu hem de kültürel mirasa geri dönüşü olmayan zararlar verdiğini ifade ediyor. Definecilerin “gizli altın damarları” peşinde kazdıkları bölgelerde, binlerce yıllık tarihi kalıntıların tahrip edildiği belirtiliyor.
ALTIN UMUDU GERÇEKÇİ Mİ?
Jeoloji Mühendisleri Odası temsilcileri, Uşak ve çevresinin jeolojik yapısının altın bakımından zengin olmasının, herkesin kazı yaparak altın bulabileceği anlamına gelmediğini vurguluyor. Uzmanlar, altın arama işlemlerinin yüksek teknoloji, detaylı jeolojik analiz ve yasal izin gerektiren bir süreç olduğunu belirterek şu uyarıyı yapıyor: “Kışladağ’daki altınlar, yüzeyde değil kilometrelerce derinlikte. Definecilerin kazmayla ulaşabilecekleri bir şey yok. Üstelik bu kazılar hem çevreye hem tarihe büyük zarar veriyor.”
Ege ve İç Anadolu bölgelerinin “altın şehir” olarak görülmeye devam ettiğini ifade eden uzmanlar, yanlış yönlendirmelerin önüne geçilmesi gerektiğini, aksi halde hem doğanın hem de tarihî mirasın zarar göreceğini söylüyor.