1560–1900 yılları arasında Avrupa sanatını belirleyen akademizm, düzen, disiplin ve doğru güzellik fikri üzerine kuruldu.
Fransız Academie des Beaux-Arts’ın belirlediği katı kurallar, sanatçıya güvenli bir yol sunsa da, zamanla yaratıcılığı sınırlayan bir sisteme dönüştü.
Akademizm Nedir?

Akademik sanat ya da akademizm, Avrupa sanat akademilerinin etkisi altında gelişen resim ve heykel anlayışını ifade eder.
Özellikle Fransız Académie des Beaux-Arts’ın belirlediği ölçütler doğrultusunda şekillenen bu akım, Neoklasizm ve Romantizm arasında bir denge kurmaya çalıştı. William-Adolphe Bouguereau, Thomas Couture ve Hans Makart gibi isimler bu anlayışın en bilinen temsilcileri oldu.
Ancak bu denge arayışı, çoğu zaman sanatsal cesaretten çok, kurala uygunluk üzerinden ilerledi.
Kurallar ve Değişmeyen Güzellik Anlayışı

Akademizm, değiştirilemez olduğu varsayılan bir estetik anlayışa sıkı sıkıya bağlı kaldı. Atölyelerde öğretilen kurallar sorgulanmadı, aşılmaya çalışılmadı. Çizim (desen), eski ustaların kopyalanması ve aslına benzerlik, yaratıcılığın önüne geçti.
Bu noktada akademist sanatçı, yenilik peşinde koşan değil, var olanı en doğru şekilde tekrar eden kişi olarak tanımlandı. Güvenliydi ama cesur değildi.
Şatafatlı ama Tekrarlı Bir Üslup
Üslup açısından akademizm; kalıpçılık, kopyacılık ve büyük yapıtları sorgusuzca yüceltme eğilimiyle öne çıktı. Görkemli sahneler, idealize edilmiş bedenler ve kusursuz kompozisyonlar dikkat çekse de, bu şatafat zamanla içtenlikten uzak, tekrar eden bir dile dönüştü.
Eleştirmenlere göre bu durum, sanatın gelişimini yavaşlattı ve seyirciyle kurulan bağı zayıflattı.
Doğadan Daha Güzel Olabilir mi?

XIX. yüzyılın ortalarında akademizmin konu idealizmi sert eleştiriler aldı. Mitolojik figürler, melekler ve tarihsel sahneler, gerçeklikten kopuk bulunmaya başlandı.
Taine’in eleştirileri ise akademizmin en zayıf noktasına işaret etti. Doğadan daha güzel olduğu iddia edilen yapay bir güzellik anlayışı. Bu yaklaşım, sanatı hayattan uzaklaştırdığı gerekçesiyle sorgulandı.
Düzen mi, Durgunluk mu?
1870’ten sonra anlatım içtenliğini ve sanatçının özgürlüğünü savunan Bağımsızlar sahneye çıksa da, akademizm uzun süre bu girişimleri engelledi.
Bugün akademizm, sanata disiplin kazandırdığı kadar, onu durağanlaştırdığı eleştirisiyle de anılıyor.





