Mert Can DUMAN'ın 1 Kasım 2023 tarihli yazısı: Ayağımız Yorganın Dışında Kalıyor Ama Neden?

Ay içerisinde tüketiminde çok açılıp da gelirinin üzerine çıkmak üzere olan bireylerin kullandığı cümle hepimize aşina gelir aslında: “Ayın sonunu nasıl getireceğimi bilmiyorum.” An geliyor, devletler bile ayın, yılın sonunu nasıl getireceğini bilmiyor. Büyüklerin, “Ayağını yorganına göre uzat” diyerek altını çizdiği tasarruf, mali yönetim gibi unsurları bazen göz ardı ettiğimizde kendimizi yorganın dışında kalan ayağımızdan aldığımız soğuktan hastalanırken buluyoruz. Peki soru şu: Yorgan mı kısa yoksa biz mi çok çekiyoruz? Gelin bu hafta beraber değerlendirmeye çalışalım.

Türkiye İstatistik Kurumunun tüketim harcamalarının eğilimini incelediği çalışmasında ortalama bir hanehalkı, gelirinin yaklaşık %30’unu beslenme ihtiyaçlarına ayırıyor. Ancak yine veriler gösteriyor ki maalesef her 100 TL’mizin yaklaşık 30 TL’sini harcadığımız beslenme kaleminde bir o kadar israf yapıyoruz ki bu harcamamızın çoğu miktarı çöpe gidiyor. Compass Group LLC’nin dünya çapında yapmış olduğu araştırmaya göre Türkiye’de her yıl 603 bin çöp kamyonunu tıka basa dolduracak kadar gıda çöpe atılıyor. Çok büyük çoğunluğunu evlerden çöpe atılan gıdanın oluşturduğu bu muazzam büyüklük kişi başına hesaplandığında ise 93 kilograma tekabül ediyor ve bu durum bizi maalesef dünya genelinde kişi başına en çok gıdanın israf edildiği 3. ülke olarak konumlandırıyor. Bir yanda böylesine büyük bir israf; diğer yanda ise dünya genelinde açlığa mahkûm olan yaklaşık 900 milyon insan… Yorum sizin.

Hiç şüphe yok ki gıda israfıyla beraber gıdanın üretimi için gereken suyun da israfı söz konusu. Bu sefer çarpıcı veriyi başta söyleyeyim: Dünya genelinde 2 milyardan fazla insan, temiz suya erişemiyor. Türkiye’de her yıl 20 milyar tondan fazla su israf ediliyor. Yani her yıl kişi başına 235 ton suyu etkin olarak kullanamadan israf etmiş oluyoruz. İklim krizinin bu denli hayatımızı etkilemeye başladığı, sulak alanların birer birer kuraklığın pençesine düştüğü günümüz dünyasında değil tonlarca su, bir litre suyun bile hayati önemi var.

Ne yazık ki har vurup harman savurduğumuz kaynaklar, gıda ve sudan ibaret de değil. Türkiye, enerjisinin yaklaşık dörtte üçünü ithal eden bir ülke ve cari açığımızın çok büyük bir kısmını da enerji ithalatındaki yüksek değerler oluşturuyor. Ancak ülkemizdeki yapılaşmanın enerji verimliliği ve tasarrufu unsurlarına gerektiği önemi vermemesi sebebiyle her 100 birimlik enerjimizin 30 biriminin tüketildiği ikamet amaçlı kullanılan binalarda kullanılan elektrik, tasarruf unsurlarına uyulmadığı için çevreye hediye ediliyor. İZODER’den yapılan açıklamada ülkemizde binaların sadece %20’sinin yalıtımlı olması sebebiyle geçtiğimiz yıl 12 milyar dolarımız havaya savrulmuş oldu.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nin henüz en altındaki katmanında yer alan barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabilme şansımız varken bu şansımızı israf ederek kullanıyor olmamız, aslında bu satırlardan defalarca altını çizdiğimiz dünyanın sürdürülebilir bir şekilde ömrünü devam ettirmesi isteğimize ve hedefimize hiç de uyumlu değil. Ay sonları geldiğinde ayağımızın yorganımızdan dışarı çıkması sebebiyle üşümemizin nedenini aslında biraz da kendimizde aramalıyız. Yoksa yorganımız belki de tam olarak istediğimiz ölçülerde.

Geçtiğimiz haftaki buluşmamızı, genç Cumhuriyet’imizin artık 100. yaşına basmasından duyduğumuz mutluluğu ifade ederek bitirmiştik. Pazar günü ülkemizde ve dünyanın dört bir tarafında Cumhuriyet Bayramı’mızı öyle büyük bir coşkuyla kutladık ki bayram gibi günlerimizin sadece bir günle kısıtlı kalmamasını diledik. Tekrar ve tekrar, ilelebet yaşasın Cumhuriyet!

Güzel ve sağlıklı bir hafta geçirmeniz ümidiyle…