Kültürel kimliğin en önemli parçalarından biri olan el sanatları, geçmişle gelecek arasında köprü kurmaya devam ediyor. Ancak birçok geleneksel sanat dalı, teknoloji ve seri üretimin etkisiyle unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Bu noktada eğitimciler ve sanatçılar, el emeğinin değerini hatırlatmak ve kültürel mirası yaşatmak için çalışmalar yürütüyor. El Sanatları Öğretmeni Sevgi Gültekin de bu çabalara öncülük eden isimlerden biri olarak öne çıkıyor.
Çocukluk yıllarından itibaren el sanatlarına ilgi duyan Gültekin, bugün hem öğretici hem de üretici kimliğiyle dikkat çekiyor. Yağlı boya tablolar, tezhip çalışmaları, iğne oyası işlemeleri, tel kırma ve kasnak işleri gibi birçok alanda eserler ortaya koyan Gültekin, aynı zamanda öğrencileriyle birlikte unutulmaya yüz tutmuş sanat dallarını yeniden canlandırıyor.
“Geçmişin Mirasını Geleceğe Aktarıyoruz”
Sanatın toplumsal sorumluluk taşıyan bir alan olduğuna inanan Gültekin, yaptığı çalışmalara ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“Hem öğretiyor, hem üretiyor, hem de ürettiklerimi öğrencilerimle paylaşıyorum. Birçok öğrencim var ve onlarla birlikte durmaksızın üretim yapıyor, kültürümüzü yaşatmaya gayret ediyoruz. Unutulmaya yüz tutmuş sanatların kaybolmaması için faaliyetler düzenliyoruz. Amacımız, geçmişin mirasını gelecek nesillere aktarmak ve kültürümüzü canlı tutmak.”
“Her Motif Bir Hikâye Anlatır”
El sanatlarının yalnızca bir süsleme ya da uğraş değil, aynı zamanda kültürel hafızanın canlı bir yansıması olduğunu vurgulayan Gültekin, “Her motif aslında bir hikâye taşır. Tezhipteki desenler, iğne oyasındaki nakışlar ya da tel kırmadaki ışık oyunları, geçmişten bugüne gelen bir kültür dilidir. Biz bu dili unutturmamak için çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Usta-Çırak Geleneği Sürdürülüyor
El sanatlarının aktarılmasında en önemli yöntemlerden biri olan usta-çırak ilişkisi, Gültekin’in çalışmalarında da güçlü şekilde hissediliyor. Öğrencileriyle kurduğu bağ sayesinde hem teknik bilgi hem de kültürel değerler nesilden nesile taşınıyor. Bu sayede el sanatlarının sürekliliği sağlanıyor ve yeni nesiller geleneksel üretim süreçleriyle tanışıyor.
Günümüzde seri üretimin yaygınlaşması, el emeğiyle üretilen eserlerin değerini daha da artırıyor. Her bir el sanatı ürünü, benzersizliği ve emeğiyle öne çıkarken, toplumsal hafızayı da canlı tutuyor.
