Sevdiği adamın başını bir fesleğen saksısında saklayan genç bir kadının acısı… William Holman Hunt’ın 1868 tarihli Isabella ve Fesleğen Saksısı tablosu, John Keats’in şiirinden esinlense de, aslında kaybedilen bir aşkın en dramatik tasviri.
Renklerin ihtişamı, gözyaşlarının ağırlığı ve aşkın gölgesinde solan bir ruh…
Eserin Adı: Isabella ve Fesleğen Saksısı
Eserin Tarihi: 1868
Eserin Boyutları: 187 cm × 116 cm
Eserin Ağırlığı: Yaklaşık 25-35 kg
Eserin Sanatçısı: William Holman Hunt
William Holman Hunt, İngiliz ressamların en dikkat çeken isimlerinden biriydi. Ön-Rafaelit Kardeşliği’ni kuranlardan biri olarak eserlerinde her zaman ayrıntıya, canlı renklere ve sembollere önem verdi.
Onun tablolarına bakınca sadece bir resim değil, içinde duygu dolu bir hikaye görürsünüz. Hunt’ın en güzel yanı, sanatına ve inançlarına hayatı boyunca sadık kalmasıydı.
Yasla Yoğrulan Bir Aşk Hikayesi
Tablonun merkezinde Isabella var… Kaybettiği sevgilisi Lorenzo’nun başını fesleğen saksısına gömmüş.
Onunla konuşuyor, saçlarını saksıya yaslıyor, her gözyaşında toprağı suluyor. Keats’in dizelerinde geçen “Isabella tatlı fesleğenini sonsuza dek astı / Ve onu gözyaşlarıyla özüne kadar ıslattı” mısraları adeta resimde hayat buluyor.
Hunt’ın Dramla Dokunan Tuvali
William Holman Hunt, bu eseri sadece bir aşk trajedisini değil, aynı zamanda kendi acısını da tuvale taşımak için yaptı.
Eşi Fanny’yi kaybettikten sonra, onun yüz hatlarını Isabella’ya aktardı. Yani bu tablo yalnızca Isabella’nın değil, Hunt’ın da kaybının bir yansıması.
Gözyaşlarıyla Sulanan Fesleğen
Isabella, tablonun bir versiyonunda yataktan yeni kalkmış haliyle resmedilmiş. Arkada çevrilmiş bir örtü, önünde özenle işlenmiş bir sunak gibi duran masa ve üstünde Lorenzo’nun başıyla birlikte büyüyen fesleğen…
Bitkinin her yaprağı aslında gözyaşıyla yeşermiş gibi görünüyor. Bu detay, tabloyu salt bir resim olmaktan çıkarıp yaşayan bir hikayeye dönüştürüyor.
Ölümle Ölümsüzleşen Aşk
Isabella’nın saksıya sarılıp kederle eriyişi, izleyiciyi derin bir iç çekişe davet ediyor. Tabloya bakan herkese, “Sevgi bu kadar güçlü olabilir mi? Ölüm bile ayıramaz mı?” diye düşündürüyor.