Tıpta "nosebo etkisi", bir kişinin tedavi, ilaç ya da durumla ilgili geliştirdiği olumsuz beklentiler nedeniyle gerçek fizyolojik ya da psikolojik semptomlar yaşaması olarak tanımlanır.
Bu etki, farmakolojik olarak etkisiz bir maddenin ya da işlemin yalnızca negatif telkinle bireyde olumsuz etki yaratması anlamına gelir.
Plasebo etkisinin (pozitif beklentiyle olumlu tepki) zıttı olan nosebo, bilimsel olarak da desteklenen ve özellikle klinik araştırmalarda dikkate alınan önemli bir fenomendir.
Nosebo Kavramının Kökeni Nedir?
"Nosebo" terimi, Latince "zarar vereceğim" anlamına gelen nocebo kelimesinden türemiştir. Bu terim, 20. yüzyılın ortalarında, plasebo ile karşıt bir etkiyi tanımlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. İngilizceye 1960’lı yıllarda giren kelime, “negatif beklentiye bağlı olumsuz yanıt” anlamında tıbbi literatürde yerini almıştır.
Plasebo ise, Latince placebo (“memnun edeceğim”) sözcüğünden gelir ve ilk kez 1811 yılında Hopper'ın tıp sözlüğünde “hastayı iyileştirmekten ziyade memnun etmek amacıyla uygulanan tedavi” olarak tanımlanmıştır.
Nosebo’nun Nörobiyolojik Mekanizması Nasıl İşler?
Nosebo etkisi, yalnızca psikolojik bir durum değildir. Beyin görüntüleme yöntemleriyle yapılan araştırmalar, negatif telkinlerin beyin aktivitelerinde gözle görülür değişikliklere neden olduğunu göstermiştir.
Özellikle ağrıya duyarlı bölgelerde aktivitenin arttığı, hipotalamus-hipofiz-adrenal (HHA) aksında ise stres hormonlarının yükseldiği belirlenmiştir.
Tıbbi onkolog Dr. Mustafa Özdoğan'a göre, nosebo etkisinin ortaya çıkmasında kolesistokinin adlı nöropeptid önemli bir rol oynamaktadır. Bu molekül, ağrıya karşı duyarlılığı artıran mekanizmaları tetiklerken, bu süreç proglumide adlı bir antagonist ilaçla bloke edilebilmektedir.
Benzer şekilde, diazepam gibi anksiyolitik ilaçların da nosebo etkisini azalttığı gösterilmiştir. Bu da kaygı düzeyinin nosebo etkisinin şiddetini artırabileceğini göstermektedir.
Bilimsel Bulgular Nosebo Etkisini Nasıl Açıklıyor?
Yapılan kontrollü klinik araştırmalarda, plasebo (etkisiz) ilaç verilen bireylerin yüzde 73’ü, kendilerine yan etkiler hakkında bilgi verildiğinde, bu yan etkileri yaşadıklarını belirtmiştir. Oysa bu kişilere farmakolojik olarak etkisiz maddeler verilmiştir.
Bu bulgu, yalnızca beklentiyle oluşan semptomların gücünü net biçimde ortaya koymaktadır.
Başka bir çalışmada, ağrı kesici etkisi olan güçlü bir ilaç verilen bireylerde pozitif telkinin ilacın etkisini artırdığı, ancak negatif telkinin ağrı kesici etkinliği neredeyse tamamen ortadan kaldırdığı saptanmıştır.
Bu, yalnızca sözlü yönlendirmenin fizyolojik etkiler üzerinde ne kadar güçlü olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir.
Günlük Yaşamda Nosebo Etkisi Nasıl İşler?
Nosebo etkisi yalnızca laboratuvar ortamlarında değil, günlük yaşamda da sıklıkla gözlemlenmektedir. Örneğin, kemoterapi alan bazı hastaların tedavi başlamadan yalnızca tedavi ortamına girdiklerinde bulantı yaşaması, “beklenti bulantısı” olarak adlandırılır. Benzer şekilde, bazı alerjik bireylerde, alerjenle doğrudan temas olmadan bile semptomların başlaması nosebo etkisi ile açıklanabilir.
Hastane ve sağlıkla ilgili korkular da bu etkiyi tetikleyebilir. Örneğin, mide endoskopisi korkusu yaşayan bir kişinin, işlem yapılmadan önce kalp krizi belirtileri göstermesi ve acil servise başvurması; ama ardından kalbinin sağlam çıkması, bu etkinin dramatik bir örneğidir.
Nosebo Etkisinde Algı ve Beklenti Nasıl Şekilleniyor?
Nosebo etkisinin oluşmasında kişisel deneyimlerin yanı sıra medya, toplumsal aktarım ve sosyal çevre de önemli rol oynar.
Örneğin, bir dönemde tiroid ilaçlarının formülasyonundaki değişikliklerle ilgili basında çıkan olumsuz haberlerin ardından, bildirilen yan etkilerde 2000 katlık artış olduğu gözlemlenmiştir.
Klinik Uygulamalarda Noseboya Karşı Ne Yapılabilir?
Nosebo etkisini en aza indirmek için, hekim-hasta iletişiminde dengeli ve bilinçli bilgilendirme önemlidir. Hastaya yan etkileri bildirmek etik bir zorunluluk olsa da, ifade biçimi, beklentilerin yönünü belirlemede kritik bir rol oynar. Ayrıca, telkin gücünün bilinçli kullanılması, tedaviye uyumun artırılmasında etkili olabilir.