Bir dönem Paramount’un takviminde yer alan "48 Saat" yeniden yapımı, bugün geriye dönüp bakıldığında sanki hiç var olmamış gibi duruyor.
Oysa 2017 yılında Josh ve Benny Safdie kardeşler, projeyi yeniden başlatmak üzere görevlendirilmişti. Başrolde Jerrod Carmichael’ın yer alması planlanıyordu ve beklenti yüksekti.
Ancak proje sessizce rafa kalktı. Nedeni ise artık net: Senaryo, Paramount’un beklediği uygunlukta çıkmadı.
“Bu Bir Yeniden Yapım Değil”
Josh Safdie ve uzun süredir birlikte çalıştığı senarist Ronnie Bronstein, yıllar sonra bu sürecin perde arkasını anlattı.
İkilinin yazdığı senaryo, Nick Nolte ve Eddie Murphy’yi bir araya getiren 1982 yapımı aksiyon-komedi 48 Saatten ilham alıyordu; fakat mesele tam da buydu.
Stüdyo senaryoyu okuduğunda verdiği tepki oldukça netti:
“Bu bir yeniden yapım değil. Bu özgün bir film.”
Safdie’ler ise bu noktada geri adım atmadı. Onlara göre amaç, eskiyi tekrar etmek değil; duygusal ve entelektüel olarak başka bir yere dokunmaktı.
Ancak bu yaklaşım, Paramount’un beklentisiyle örtüşmedi.
Kaçırılmış Bir Fırsat mı?
Dürüst olmak gerekirse, Safdie’lerin içgüdüsel, sert ve fırtına havasındaki anlatımının klasik bir dost polis hikayesine eklemlenmesi ilginç bir deneyim olabilirdi.
Fakat stüdyo, bu kadar “özgün” bir 48 Saat arayışında değildi. Onlar daha çok gişeden gelecek dolarların peşindeydi.
Daha da ilginci eğer bu proje hayata geçseydi, belki de son dönemlerin en çarpıcı filmlerinden Adam Sandler'ın "Uncut Gems"i hiç çekilmeyecekti.
Bazı şeyler açıklanamaz, açıklanırsa da adı "kısmet" olur.
Ayrılan Yollar, Yeni Yönler
Safdie kardeşler daha sonra yollarını ayırdı. Benny Safdie solo olarak "The Smashing Machine" üzerinde çalışırken, Josh Safdie "Marty Supreme" ile kendi yolunu çizdi.
Ortak projeler ise şimdilik askıya alınmış durumda.
Sonuç Olarak
Safdie’lerin "48 Saat" yeniden yapımının gerçekleşmemesi, yaratıcılığın her zaman büyük stüdyolarla aynı dili konuşmadığının bir başka örneği.
Bazen bir proje fazla risksiz olduğu için değil, tam tersine fazla özgün olduğu için hayata geçmez. Bu da sinemanın en ironik gerçeklerinden biri olmaya devam ediyor.




