EYLEM ESEN ARABACI'nın 23 ARALIK 2023 tarihli yazısı: Neden Kadın Sünneti Dememeliyiz?

Kadına yönelik ayrımcılığın temel araçlarından biri olarak şiddet, kadın genital mutilasyonu (KGM) gibi uygulamaların yaratılmasında ve devam ettirilmesinde etkili bir rol oynamaktadır.

Genital sakatlama olarak da adlandırılabilecek olan kadın genital mutilasyonunun, tarih boyunca en eski uygulamalarının Mısır'da gerçekleştiği bilinmektedir. Farklı dinlere mensup toplumlar arasında yaygın olan bu uygulama, özellikle Müslüman kadınlar arasında sıkça görülse de Hristiyan kadınlar arasında da rastlanmaktadır. Örneğin, Orta Afrika ülkelerinden biri olan Çad'daki "Sara" isimli etnik grupta, kırsalda yaşayan Katolik kadınların %96'sında ve kentte yaşayan Protestan kadınların %56'sında  KGM uygulamasına rastlanmaktadır.

Kadın genital mutilasyonu, hijyenik olmayan koşullarda ve anestezi kullanılmadan jilet, makas gibi kesici aletlerle gerçekleştirilmektedir. Bu durum, sağlık personelleri tarafından yapılması gerektiği yönünde yapılan önerilerle eleştirilmiştir. 1993 yılında İnsan Hakları Dünya Konferansı'nda KGM, kadına yönelik şiddet kategorisine alınarak uluslararası insan hakları hukuku kapsamına dahil edilmiştir. Ancak, bu karara rağmen Afrika'nın 29 ülkesinde, bazı Orta Doğu, Asya ve Latin Amerika ülkelerinde hala uygulanmaktadır.

Bu bilgiler ışığında şunu söyleyebilirim ki, yapıldığı ülkelerde sünnet olarak anılan genital mutilasyon, maalesef İslam’da erkeklerin sünnet edilişi üzerinden meşru bir zemin kazanmakta. Cinsiyetçi dilde dönüşüm açısından sünnet yerine genital mutilasyon terimini kullanmak çok daha uygun ve dönüştürücü. Özellikle "sünnet" olarak değerlendirilen bu durum, sünnet gibi masum görünen bir durum değil kesinlikle. Bunun da altını çizmek isterim. Erkek genital organına uygulanan sünnet işlemi gibi basit bir 'ucundan alma' durumu değil, sakatlama halidir. Bu nedenle dilde dönüşümün sağlanabilmesi adına 'kadın sünneti' şeklinde değil, KGM yada genital sakatlama şeklinde kullanılmalıdır.